KARAKTER MESELESİ

Bugünkü konumuza 38 yıl öncesine giderek başlamak istiyorum. Of’ta görev yaptığım zaman Mal müdürünün de içerisinde olduğu bir arkadaş grubumuz vardı. Arabanın kıt olduğu dönemdi o dönemler. Özel arabası olan insan sayısı çok azdı, arabası olanlar parmakla gösterilirdi. Arkadaş grubumuzun içerisinde arabası olan bir ağabeyimiz vardı. Zaman zaman onun arabasıyla ilçe ilçe köy köy dolaşırdık. Mal müdürünün de olduğu bir gezimizde bir beldeden geçerken esnaf bir arkadaşımıza uğramıştık. Mal müdürü anında arkadaşın vergi levhasına bakıp götürü usulde vergi mükellefi olduğunu görünce ona neden götürü olduğunu sormaya kalkınca içimizden biri ona sert yapıp çayı içtik ve kalktık oradan. Yolda gelirken Mal müdürü o arkadaşla ilgili soruşturma başlatacağını, denetim elemanı göndereceğini söyleyince mühendis ve şef olan bir ağabeyimiz açtı ağzını yumdu gözünü. Sen ne biçim insansın biz arkadaşlarımızı ziyarete gidiyoruz. Sen ise adamları şikâyet etmeye kalkıyorsun sen nasıl bir insansın bir daha seninle hiçbir yere gitmem diyerek araçtan indi. Gerçekten de o günden sonra Mal müdürüyle bir daha buluşmadık, o da tayin oldu gitti. 

Yine yaşadığım ikinci bir olayı naklettikten sonra konumuza geleceğim. Sanırım doksanlı yılların ortasıydı. ANAP iktidarda İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Samsun Emniyet Müdürü İsmail Kahraman’dı. İstihbarat şubesinde çalışan namazında niyazında bir arkadaşımız vardı. Kendisiyle sık sık görüşürdük, zaman zaman da ailece gider gelirdik. Aynı şubede bulunan ülkücü başka bir arkadaşımız o arkadaşa güvenmememizi, bizimle olan ilişkisinin tamamen bizden bilgi almak üzere olduğunu söylemişti. Biz de buna istinaden o arkadaşa karşı temkinli olmaya özen gösterdik. Aradan bir müddet geçip Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal edince bazı Müslüman gruplar asansörlere ABD aleyhinde ilanlar ve broşürler yapıştırmaya başladılar. Örneğin ‘ABD Vietnam’da kaybettin Kuveyt de de kaybedeceksin’ şeklinde ilanlar yapıştırıp Saddam Hüseyin’in arkasında ABD olduğunu ima etmeye çalışıyorlardı. Bir pazar günü evde İstanbul’dan gelen misafirlerimle otururken evin telefonu çaldı. O zamanlar cep telefon yok tabii. Açtım telefonu karşımdaki ses bu arkadaşın sesi. Buyur falanca ağabey dedim, benimle görüşmek istediğini çok önemli olduğunu söyleyince ‘misafirim var, yarın görüşelim’ dedim. ‘Olmaz ben geliyorum eve aşağıya in’ dedi. Beş dakika sonra evin zili çalınca baktım bu, indim aşağıya yanına. Buyur dedim, bana asansörlere yapıştırılan ilanları kimin yapıştırdığını bilip bilmediğimi sorunca ona aynen şu cümleyi söyledim: “Bak falanca ağabey o yazıları kimin yapıştırdığını bilmiyorum ama bilsem de sana söyleyecek kadar münafık değilim, bir daha da benimle görüşme” deyip onunla olan hukukumu orada bitirdim.

Bunu neden yazdığıma gelince geçenlerde bir arkadaşım aradı. Bir meslek grubundan bahsederek, vergi kaçırdıkları yönünde haber yapmamı söyleyince ona ‘‘Bak arkadaş o bahsettiğin arkadaş senin arkadaşın bu bir. İkincisi esnafın hali zaten perişan adeta kuş uçmuyor, şimdi bu insanları zor durumda bırakmanın ne âlemi var? Ayrıca bu yaptığın münafıklık değil de nedir? Benim imanım böyle saçma sapan işlere müsait değil, işine bak.’’ dedim. Daha sonra baktım ki görüştüğü başka birisi bu haberi yapmış. Ama o dedi, ama bu dedi önemli değil. Bu tavır insanın imanına halel getirir. Karakterini yerle bir eder, zaten insanlar ekonomik sıkıntıları yüzünden burunlarından nefes alıyorlar. Ortada fol yok yumurta yok veya samimiyetine binaen o arkadaş senin yanında bir alışveriş yaptıysa onu bu şekilde zor durumda bırakacak bir iş yapmak Müslümanca bir tavır değil dedim. Dün başka bir sitede bu minvalde bir haber görünce fevkalade canım sıkıldı. Emin olun o insan gözümde sıfıra düştü. Bir insan ekmeğini yediği, suyunu içtiği veya en azından bir bardak çayını içtiği arkadaşına bunu yapabiliyorsa o insan insanlıktan nasibini almamış demektir. Sonradan öğrendim ki bu arkadaşın o arkadaşla arası açılmış ondan böyle bir şey yapma gereği duymuş.

Diyeceksiniz ki koskoca köşeyi böyle bir konuya neden ayırdın? Bana göre bu konular beşeri münasebetlerde o kadar önemli ki anlatamam. Konuşmaya sıra geldiğinde İslam’dan Allah’tan, kitaptan bahsedeceğiz ama sıra icraata gelince değil gâvurun, ondan daha tehlikeli olan münafığın yapmak istediği ama yapamadığı bir iş yapacağız. Biz önce konuştuklarımıza inanacağız, ardından konuştuklarımızı yaşayacağız. Ardından da bu hareketlerimizle çocuklarımıza örnek olacağız. Konuşurken mangalda kül bırakmayıp uygulamada tam tersini yapan kim olursa olsun karaktersizdir vesselam. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR