Kanserle ilgili doğru bilinen 10 yanlış

Kanserle ilgili doğru bilinen 10 yanlış
Dünyada yaşamı tehdit eden en önemli hastalıkların başında gelen kanser, özellikle erken evrede yakalandığında tedavi edilebilen bir hastalıktır.

Tıp dünyası kanserle mücadelenin yanı sıra, tedavide doğru bilinen birçok yanlışla da mücadele ediyor. Tıpta yeri olmayan tedavi yöntemleri ve yanlış uygulamalar, hastalığın seyrini olumsuz etkileyebiliyor. 

Memorial Diyarbakır Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. M. Ali Kaplan, “1-7 Nisan Kanser Haftası” öncesinde, kanserde doğru bilinen 10 yanlış hakkında bilgi verdi.

Biyopsi kanseri yayar düşüncesi 
Biyopsi, kanser tanısının konulmasında çok önemli bir yöntemdir. Tanının yanı sıra bazı ilaçların etkinliği için bir takım göstergelerin saptanması ve genetik testlerin uygulanması için de yapılması şarttır. Biyopsi ile hastalığın yayılacağına dair bilimsel veriler yoktur. Ancak toplumda bu tarz söylentilerin bulunduğu ve bazı hastaların sırf bu nedenle biyopsi yaptırmak istemedikleri bilinmektedir. Bu korku oldukça yersizdir. Çünkü biyopsi kanserin yayılmasına neden olmaz. 

Tedaviye, hastanın bilgisi olmadan başlanması 
Kanser hastalığında yapılan önemli yanlışlardan biri, hastanın durumunu kendisinden gizlemektir. Tedavi sürecinin daha etkin ilerlemesi için hastanın kendi durumundan haberdar olması gerekir. Bu yüzden modern onkoloji hekimliği, alacağı kararların önemli bir kısmında hastanın bulunmasını ister. Tabi hastaya durumu anlatılırken uygun bir dille ve motive edici şekilde anlatılmalıdır. Bu süreçte psikolojik destekte alınabilir. Hastanın haberi olmadan başlanan tedavi doğru şekilde ilerlemez ve süreç eksik olur. Daha da önemlisi hasta, durumunu başka yollarla öğrenerek doktoruna ve yakınlarına karşı bir güven kaybı yaşayabilir. Bu da tedavi aşamasını zora sokar.

Kemoterapiyi reddetmek 
Kanser tedavisinde kemoterapi, hastadan hastaya değişen hedefler için uygulanır. Bunlar; kemoterapi ile hastayı tamamen hastalıktan kurtarmak, cerrahi uygulanmış olan hastada tümörün tekrar etmesini engellemek, kanserli hastanın ömrünü uzatmak ve şikayetlerini azaltmaktır. Bu nedenle “kemoterapi tamamen iyileşme sağlamayacaksa, kabul etmemek lazım” anlayışı yanlıştır. Tedavi sırasında doktor hastasına kemoterapinin olası etkilerini anlatarak ona tedavinin gerekliliği hakkında bilgi verecektir. 

Ameliyat sonrası hastanın kaybedileceği korkusu 
Kanser türlerinin önemli bir kısmı için en etkili tedavi yöntemi ameliyattır. Bu nedenle “bıçak değdiği zaman kanser yayılır” gibi yanlış bir düşünceyle bu etkin tedaviden hastayı mahrum bırakmak oldukça yanlıştır. Bıçak bu anlamda hastalığın yayılmasına neden olduğu düşüncesi bir kenara tümörün bulunduğu dokudan çıkarılmasını sağlayarak hastalığın tedavisine önemli katkı sunar. Hastalar bu konuda doktorlarının ameliyat önerilerini dikkate almalıdır. Aksi takdirde hastalık, baş edilmesi zor bir sürece girebilir. 

Tedavi sırasında hastadan uzaklaşma 
Kanser hastalarında, kemoterapi ya da radyoterapi bir takım yan etkilere neden olsa da onların yakınları ile temasına engelleyen bir durum söz konusu değildir. Hatta hastaların en fazla desteğe ihtiyaç duyduğu bu zorlu süreçte, yakınları onlara daha fazla ilgi göstermelidir. Böylece hasta yalnız olmadığını düşünerek, psikolojik olarak kendini iyi hissedecektir. Unutmamalıdır ki, kanser tedavisinin en önemli ayaklarından biri hastanın moralinin yüksek olmasıdır. 

Kanser bulaşıcı düşüncesi 
Kanser, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu nedenle kanserli hasta ile günlük yakın temasta bulunan kişi için risk yoktur. Ancak, bir takım mikroorganizmaların neden olduğu kanserler vardır ve bu organizmaların bulaşmasıyla bu kanserlere ait risk artabilse de, bu bilgi kanser bulaşıcıdır gibi bir algı oluşturmamalıdır. 

Kanser hastalarının cinsel yaşamı biter düşüncesi
Kanser, cinsel ilişki ile bulaşmaz. Kemoterapi sürecinde düzenli cinsel ilişkiye engel bir durum yoktur. Ancak, kemoterapi alan hastalarda hamilelik istenen bir durum değildir. Bu nedenle, çiftlerin hastalıkla mücadele sürecinde gebelikten korunması büyük önem taşır. Kemoterapi alan bir hasta eğer gebe kalırsa, gebeliğin sonlandırılması gerekir. Gebelik sırasında kişide kanser gelişmiş ise gebeliğin sonlandırılması ya da devamı konsey tarafından değerlendirilerek karara bağlanır. 

Şeker, kanser hücrelerininin çoğalmasını kolaylaştırır görüşü
Kanser oluşumunda şekerin direk rol aldığı ya da mevcut kanser hücrelerini beslediği yönünde elde edilen bilimsel bir bilgi yoktur. Şekerden veya şeker içeriği yüksek olan besinlerden yalnız kanser hastaları değil kanser hastası olmayan her bireyin de uzak durması gerekir. Bu yüzden şekerin kanserli hastaların hayatından çıkarılması gibi bir durum söz konusu değildir. Kanser hastaları da herkes gibi ihtiyacı kadar şeker tüketebilir. 

Kemoterapiyi bırakıp bitkisel ilaçlara yönelme 
Kanser hastalarının, bitkilerle hazırlanan kürleri, doktorlarının önerdikleri tedavilerin yerine düşünmeleri yanlıştır. Ayrıca kemoterapi esnasında doktora danışmadan bu bitki kürlerini kullanmak tehlikelidir. Çünkü bu bitkiler ilaçlarla etkileşerek ilaçların etkisini azaltabilir veya ilaçların etkisini vücuda zarar verecek oranda artırabilir. Bu yüzden kanser tedavisinde mutlaka onkoloji uzmanlarının uygun gördüğü tedavi ve öneriler dikkate alınmalıdır.

Kanseri ölümle eşdeğer tutma 
Bazı kanser türlerinin seyirleri oldukça yavaş olabilir. Erken evre tümörler ve bazı kanser türleri tedaviye iyi yanıt vererek tamamen iyileşebilir. Ortaya çıktığı dokudan başka organlara yayılmış kanserlerde bile günümüz modern tedavileri ile uzun ve kaliteli bir yaşam sağlanabiliyor. Bu nedenle kanser hastalığının ölümle eşdeğer olmadığı, hastanın tedaviden mümkün mertebe yarar görebileceği bilinmelidir. Hasta, tedaviden mahrum bırakılmamalı ve kendisine tedavinin önemi hakkında bilgi verilmelidir.  (DHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.