KAİNATA SEVGİYLE BAKMAK

"İman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız" buyuran Peygamberimiz; hayatın sevgi üzerine inşa edilmesinin ve insanların iman ve sevgi merkezli yaşamasının gereğini hatırlatmıştır.

Sevgi varsa yaşam anlamlıdır. Sevgi varsa toplum huzurludur. Sevginin olduğu yerde, yapmacık davranışlar ve yalancık gülücükler barınamaz. Muhabbetle birbirine bakan insanlar, meveddetle inşa edilmiş aileler, içinde bulundukları toplumun huzur dinamikleridir.

Birbirini sevme şartına bağlı olan iman tarifi,  aynı zamanda sevileceklerin adresini de belirtmektedir. İman etmeyenler ve iman formatına uygun davranış göstermeyenler de sevilmeyecektir. İradesi elinde olan insan ve cinlerin dışındaki tüm varlıklar ve kâinat, Yaratandan ötürü sevgiye layıktır.

Kainata ve yaratılanlara sevgiyle bakmak, muhabbet ve merhametle davranmak imanın gereğidir. Kimse kimseden üstün değildir. İnsana verilen ek nimetler, diğer  varlıklara zulmetsin diye değil, aksine merhametle davranmasını gerekli kılmaktadır.

Allah c.c.ın ilk emri "oku" hemen arkasından devam eden ve aynı anda nazil olan ikinci emri de, "Yaratan Rabbının adıyla oku" olmuştur. Yaratanın dikkate alınmadığı hiçbir söz ve eylem  tavır ve davranış sağlıklı sonuçlanmayacaktır.

Mutluğun inşaası sevgi ile sağlanır. Huzursuzlukların ilacı da sevgidir. Peygamberimiz,annamiz6Hz. Aişe' ye sevgisini tarif ederken, "seni kör düğüm gibi seviyorum" buyurmuştur. Kördüğümün sökülmeyeceği  gibi sana olan sevgim de aynen öyle devam edecek demiştir.

Peygamberimizle Hz. Ali efendimiz arasında geçtiği rivayet edilen bir anakdotta; “Bir gün Efendimiz (SAV) Hz. Ali (RA)’ye sorar: “Ya Ali! Allah’ı seviyor musun?” Hz. Ali, “Evet, ya Resulullah” der. “Peki, beni seviyor musun?” diye sorar. “Evet, ya Resulullah” der. “Eşini seviyor musun?” diye sorar. “Evet, ya Resulullah” der. “Peki, çocuklarını seviyor musun?” diye sorar. Yine “Evet, ya Resulullah” diye cevap verir. “Peki, bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun?” diye sorunca, Hz. Ali bu beklemediği soru karşısında şaşırarak cevap veremez. “Bunu düşünmem gerek” diyerek oradan ayrılır.

Hz. Ali (RA) düşünceli bir şekilde dolaşırken Hz. Fatıma (R.Anha) eşinin düşünceli olduğunu görünce kendisine sorar, “Nedir bu hal ya Ali? Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmanî kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım” der.

Hz. Ali, Efendimiz (SAV)’le geçen diyaloğu bir bir Hz. Fatıma’ya anlatır. Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder ve Hz. Ali’ye der ki: “Git babama de ki: Kişi, Allah’ı aklı ve ruhuyla sever. Peygamberini kalbiyle sever. Eşini nefsiyle sever. Çocuklarını ise şefkatiyle sever.”

Hz. Ali (RA) aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Peygamberimiz (SAV)’in yanına gelir. Hz. Fatıma’dan öğrendiklerini Peygamber Efendimize anlatır. Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve der ki: “Ya Ali, bu bana getirdiğin bir güldür ve o gül nübüvvet ağacından koparılmıştır.” buyurmuştur.

Kainatta her şey sevgi ve muhabbet üzere kurulmuştur. Sevginin açamayacağı kapı, ikna edemeyeceği kalp yoktur. Sevginin tezahürleri  Hz. Fatıma annemizin de belirttiği gibi farklı farklıdır. Gücü her yerde ve  her varlıkta aynı olan sevgenin ifade edilme şekli farklıdır.

Yaşanarak anlaşılan sevginin gücü; tüm kaleleri feth etmeye, en güçlü kin ve nefretleri eritmeye, öfke ve dargınlıkları ortadan kaldırmaya yetecektir. Kâinat, bu formül üzere kurulmuştur. Birbirinden beslenen canlılar da aynı sevgiyle yaşarlar. Fıtrat gereği de birbirinden beslenirler.

Birbirinden korunmak için mevzi oluşturan ve strataji geliştiren canlılarda da; ihanet değil sadakat vardır. Arslan geyiği avlarken, önce boğazından tutar, beynine giden damarlarını sıkar, kan gideşini engeller, böylece ölümünü4 sağlar ve sonrasında yemeye başlar. Bu da varlıkların fıtratına üflenen sevgidendir.

Hülasâ ! Sevgi; tüm canlılar için yaşamın iksiridir, iliğidir. İnsan için de cenneti kazanma vesilesidir. Sevginin galip olmadığı külp6,dünyevi kaygılara mahkum olmuştur. Mutlaka, imanla revize edilmesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR