M.Halistin Kukul

M.Halistin Kukul

İSTİKLÂL MARŞI'NIN DİL YAPISI

 

     Bu çalışmamız, daha önce yaptığımız "İstiklâl Marşı'mız Hakkında Bir Tahlil Denemesi" (1) ve " Millî Ve İslâmî Unsurlar Açısından Türk İstiklâl Marşı" (2) adlı yazılarımızın devamı mahiyetindedir.

     İstiklâl Marşı'mız, millî yapımızın özüdür; özü olmalıdır. O; milletin "şuûru"dur. Kelimelere yüklenen mânâlarla, bu şuûr, asla ve asla zedelenmemelidir.

     O hâlde; İstiklâl Marşı'nda kullanılan kelimeler ve onların yüklendiği vazîfe çok iyi tartılmalı, kavranmalı ve tahlil edilmelidir. Zîrâ dil; millî kültürün hem unsuru, hem taşıyıcısı ve hem de bir ürünüdür.

       Millî kültürün vücût bulup tek mahiyet ve tek mefhûm olması bakımından, tamamlayıcı unsur; onu teşekkül ettirirken, ürün; ve, nakilci ve tekâmülcü hüviyetiyle de onun taşıyıcısıdır.

     Bir dil, başka dillerden kelime alıp, bu kelimeleri kendi bünyesinde eritir, hazmeder ve 'kendine mahsus' bir hâle getirirse yâni kültürüne katarsa zenginleşir. Olur olmaz, inisiyatifi dışında, zorakî olarak kelime almaya kalkarsa 'kozmopolitleşir', bozulur, kendi benliğini, hususiyet ve vasfını kaybeder.

     O hâlde dil; kültürün inşâsında bir unsur ve onun tekâmülünde ona mânâ ve hayâtiyet kazandıran bir vasıta olur. Bu dil, İstiklâl Marşı içinde, daha diri, uyandırıcı ve kucaklayıcı olmak zorundadır. Bundan hareketle, umûmî bir değerlendirmeyle İstiklâl Marşı, temsil ettiği milletin topyekûn maddî ve mânevî  kültür kıymetlerini içine alan, benliğini ihâta eden fikrî bir kimliğe sâhip olmalıdır. Onun, millet olma hüviyetini ve şuûrunu kazanmasındaki târîhî merhaleleri, sıkıntı, eziyet ve çilelerden, huzur ve sükûna ulaşmayı; ardından, geleceğe dâir ümit ve ülküleri safha safha terennüm etmelidir.

     Millî Marş yâhut İstiklâl Marşı; millî his ve millî fikrin şâhikasını ifade etmelidir. Mânâsıyla, şeklî ve lbediî hususiyetleriyle bu olmalıdır.

     Bu cümleden olarak, Türk İstiklâl Marşı, lisânıyla ve o lisânın ifade ettiği fikirle, milletin târih içindeki ulvî değerlerini müşterek hedeflere taşıyabilen vasıftadır.

     Böylece; milletin müşterek mizacının tercümanı olmaktadır.

     Hoşgörüden, aşktan, merhametten, kahramanlığa, fedâkârlığa uzanan geniş yolda "Hakk" kavramının merkez teşkil ettiği düşünce etrafında dalga dalga açılım göstermektedir.

     Mehmet Âkif Ersoy tarafından yazılan ve Kahraman Ordumuza ithâf edilen Türk İstiklâl Marşı'nın 1921 yılında yazıldığı ve kullanılan lisânın bir imparatorluk lisânı olduğu asla gözden uzak tutulmamalı ve bu Türkçe'nin de Yûnus Emre'nin, Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün ve Yahya Kemâl'in Türkçesi'nden farklı olmadığı da unutulmamalıdır.

      Bu hususta, Türkçe'nin Sırları adlı eserinde, Nihad Sâmi Banarlı şöyle der: " Milletlerin dilleri üzerinde söz sâhibi olacakların; dili, milletten ve millî mâzîden ayrı varlık gibi görmeleri büyük gaflettir." (3)

     Banarlı, İmparatorluk Dilleri  başlıklı  bu yazısında şu görüşe  yer verir: "...bâzı diller, kültür ve edebiyat dili olarak başka dillere boyun eğmiş, hattâ zamanla başka dil olmuş lisanlardır. Bunların bir kısmı da başka dillerden faydalanmaya bile güçleri yetmeyen, küçük millet, kavim ve kabîle dilleridir. Böyle diller, umûmiyetle bir vatanda, hattâ küçük bir vatanda işlenirler.

     Bir kısım diller de vardır ki yalnız bir vatanda değil, birçok vatanda devlet kurmuş, hâkimiyet kurmuş, büyük milletlerin dilidir.

     Bu diller, pek tabiî olarak, medeniyet ve hâkimiyet götürdükleri ülkelerin dillerinden derlenmiş kelimelerle de zengin, büyük dillerdir.

     Bir aşka söyleyişle, bunlar, alelâde devlet dilleri değil imparatorluk dilleri'dir...

    Dünyâ târîhinde hem askerî ve idârî imparatorluk, hem de dil ve kültür imparatorluğu kurabilmiş milletler azdır.

     Bu saydığımız vasıflara, şüphesiz bâzı mühim farklarla uygun imparatorluk dilleri, denilebilir ki Lâtince, Arapça, İngilizce ve Türkçe'dir.

     Bu dillerin hiçbiri özdil değildir." (4)

     O hâlde, önce, dört bin yıllık bir mâzînin kökleştiği ve cihânşümûl bir lisanıyla yeni bir cumhuriyetin bu kökten filizlenip tekrar dünyâ sahnesinde âdeta kükrercesine "Ben de varım!" dediği bir dönemde; bir imparatorluktan intikal eden ve yeni cumhuriyetin kuruluş mayasını teşkil eden "kan ve gözyaşı"nın hâkim olduğu târihî, içtimâî  ve kültürel  şartlarda, Türk İstiklâl Marşı'ndaki hissî, fikrî ve bediî havayı iyi teneffüs etmeli ve bütün bunların ışığı altında, lisanî yapıyı çok iyi tahlil edip, idrâklere sunmalıyız.

     Türk İstiklâl Marşı, on kıt'a, kırk bir mısra ve 259 (ikiyüzellidokuz) kelimeden meydana gelmiştir. Bunlardan (va'detmek), (nâ-mahrem) ve (rûh-u mücerred) terkîbleri, ikişer kelime olarak değerlendirilmiştir. Zîrâ, bu kelimeleri, ilkönce menşebilime göre bir sınıflandırmaya tâbî tutmak zorundayız. Bu bakışla, karşımıza  şöyle bir durum çıkar:

     1) Arapça'dan geçerek Türkçeleşmiş kelimeler: şafak, millet, kurbân, hilâl, istiklâl, ırk, helâl, Hakk, ezel, hür, şiddet, sel (seyl'den) , Garb, âfâk, celâl, îmân, medeniyet, hayâ, fedâ, va'd, kefen, şehîd, dünyâ, mahrem, ebedî, şan, cennet, vatan, şühedâ, rûh, İlâhî, emel, mâbed,ezan, şehâdet, dîn, zaman, vecd, secde, mücerred, na'ş, Aş, ebediyyen, izmihlâl, hürriyet.

     2) Farsça'dan geçerek Türkçeleşmiş kelimeler: çehre, nâz, zincîr, bend, zırh (zirih'den), kahramân, nâ, duvar (dîvâr'dan), serhad, canavar, siper, cân, cânân, Hudâ, cüdâ.

      Bu kelimeler, asırlardan beri, "imparatorluk dili"nden intikal ederek, bugün îtibâriyle de Türkçe'nin malı olmuşlar ve "millî dil" olma vasıf ve hüviyetini kazanmışlardır.

     Diğer taraftan; Arapça (va'd) ile Türkçe (etmek) ve Farsça (nâ) ile Arapça (mahrem) kelimeleri de birer terkîb teşkil ederek Türkçe içinde yer almışlardır. (Rûh-u mücerred) ise, bir terkîb hâlinde bugün kullanılmıyorsa da, ayrı ayrı (rûh) ve (mücerred) kelimeleri Türkçemizde bulunmaktadır.

     İstiklâl Marşı'ndaki en anlaşılmaz kelime (cerîha)dır. " (Cerîha):  Dilimizde 'yara' anlamıyla kullanılır. Yaralı anlamında cerîha-dâr da vardır. Ancak, Arapça'da "cürh" ve "karha" denilip, "cerîha" kelimesi işitilmiş değildir.(5)

     Bu kelimenin kullanılış sebebinin vezinden kaynaklanabileceği kanaatindeyim.

     İstiklâl Marşı'ndaki bâzı kelimeler birden fazla kullanılmışlardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: " sen, sana, senden (5), o (5), istiklâl (2), göğüs (2), şafak (2), yurt (3), millet (4), Hakk (6), ben, benim, beni, bana (8), ırk (2), hilâl (2), helâl ("), hür (3), îmân (2), cennet (2), belki (3), vatan (3), şühedâ (2), rûh (2), İlâhî (2), kan (3), ebedî, ebediyyen (2), tapan (2), yok (2), gibi (4), sönmek(2), yarın (2), kim (2), bu (5), ancak (2) de, da (4), ey (2), tek (2), bir (2), bin(lerce)(2), fışkırmak(2), yer (2), toprak (2).

     Türk İstiklâl Marşı'nda en çok kullanılan kelime çeşidi "isim"dir. Marş'ta geçen 259 kelimenin üçte birinden fazlasını isim, ardından buna yakınını da fiil teşkil etmektedir. Diğer altı kelime çeşidi ise (zamir, sıfat, zarf, bağlaç, edat ve ünlem) toplamın yarısından azı ihtivâ ediyor.

     Marş'ta kullanılan fiiller, bütün iş ve hareket yükünü çektikleri için ayrı bir önemleri  vardır. Buradaki fiillerde (emir) kipinin de ilgi çeken bir yanı vardır. Bu emirler, yer yer doğrudan doğruya muhatap bulurken, bâzen  de dilek-istek kipiyle daha yumuşak olarak ifade edilirler:

      "Korkma, çatma, gül, korkma, uğratma, siper et, dursun, geçme, tanı, düşün, incitme, verme, dalgalan..."

     Geniş zaman ile, gelecek zaman da, Marş'taki fiillerde önemli  bir yer tutmaktadır.

     İstiklâl Marşı'mızdaki kelimeleri temsil ettikleri kültür değerlerine yâhut da mânâlarına göre de şöyle tasnif edebiliriz:

     1) Vatan mefhûmu belirtenler: vatan, yurt, ocak, dağlar, enginler, serhad, yerler, mâbed, taş, şafak, bend, toprak.

     2) Millî sembol ifade edenler: al sancak, milletimin yıldızı, nazlı hilâl, şanlı hilâl, bayrağımın.

     3) Düşmanı târif edenler:  çılgın, alçaklar, hayâsızca akın, Garb.

     4) Cet-târîh-millet kavramlarını ifade eden kelimeler: milletimin, kahraman ırkıma, Hakk'a tapan milletimin, ben, bana, sel gibiyim, benim, arkadaş, sana, sen, şühedâ, ırkıma, milletimi.

     5) Hakk, adâlet, hürriyet ifade eden kelimeler: Hakk, hakkıdır, tapan, hür, hürriyet, îmân dolu göğüs, va'dettiği günler Hakk'ın, cennet vatan, binlerce kefensiz yatan, ezanlar, helâl, hürriyet, istiklâl.

     Şiir, baştan sona; "Korkma" dan..." Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet / Hakkıdır, Hakk'a tapan illetimin istiklâl"e kadar, millî kültür, millî hedef ve millî ülkü panoraması çizer.

     Târîh içinde ve dünyâsahnesinde hâkim ve mühim mevkiimizi resmeder.

     "Hakk, millet, hürriyet, istiklâl ve bayrak" kelimeleri ,İstiklâl Marşı'mızın özünü teşkil eder. Bu  "özü" korumalı ve bu "özde" yaşamalıyız.

    KAYNAKLAR

1) M. Hâlistin Kukul,İstiklâl Marşımız Hakkında Bir Tahlil Denemesi,  Türkiye Gazetesi, 21 Aralık 1985; Türk Edebiyatı Dergisi, Aralık 1988.

2) M.Hâlistin Kukul, Millî Ve İslâmî Unsurlar Açısından Türk İstiklâl Marşı, Millî Kültür Dergisi, Eylül 1987, sy. 63-64

3) Nihad Sâmi Banarlı, Türkçenin Sırları, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayını, İstanbul 1972, sy.20

4) a.,g.,e., sy.22-23

5) Kâmûs-ı Türkî, Tercüman Gazetesi Yayını, İstanbul 1986, sy.169

TÜRK EDEBİYATI DERGİSİ,MART 2003, SF. 20-21

 

 

 

    

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Halistin Kukul Arşivi
SON YAZILAR