İslam Dünyasının Bugünkü Çıkmazları

İslam dünyası denince aklımıza bugünkü yöneticisi ve yönlendiricisi Müslüman olan ülke ve devletler gelmektedir.

Yöneticisinin ve yönlendiricisinin seçimle işbaşına geldiği ülkelerde, seçim sonrası eğer kavgalar varsa; o ülke yönetiminin muz devletinin milli şefince kurulmuş saat gibi olduğunu ve orman kanunlarının geçerli olduğunu hemen anlarız. İşte Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek"in seçilmesi ve Sovyetlerin Putin"inin ve sayesinde Medvedev"inin seçilmesi gibi.

Ne kamuoyu var, ne milli iradenin tecelli ettirilmesi var ve ne de sivil toplum örgüt yönlendirmeleri var… Seçimin sonucu günler öncesinden bellidir.

İran"da da Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı, acaba nasıl? Muz devleti seçimi mi? Yoksa Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, tarafsız medyanın gözetim ve denetiminde, demokratik ilkelere bağlı, anayasal hak ve özgürlükler göz önünde bulundurularak milli iradeyi yansıtan gerçek bir seçim mi oldu?

 Ben yazılarımda, belki de sizin pek ilginizi uyandırmayacak konulara giriyorum; hiç hoşunuza gitmeyebilir; ama her zaman vurguladığımız gibi, bir din adamı olmak için ve din adamına yakışan değerlere saygı uyandırmak için ortak çizgiler tutturmak bizim için çok önemlidir.

İslam dünyasını bilmeden biz kendimizi ayar edemeyiz. Biz dünyadan kopuk, tarafgir medyamızca sadece Avrupa"ya kapısını açan bir ülke konumunda değiliz ve olmamalıyız. Biz kimiz? Kimlerle beraberiz? En azından kimlerle beraber olmalıyız? Bunları çok iyi ayar etmemiz gerekmektedir.

Yalan medyanın istediği gibi, sadece Avrupa"ya açık insan değiliz. İslam dünyası da bizi ilgilendirmelidir. O ülkelerde neler olup bittiğini iyi bilmeliyiz. Çünkü biz, kıyamet günü mezardan mahşer doğru getirilirken önce onlarla aynı safta yer alacağız. İmamlarımız onlarla ortak olacak. Çünkü kabirlerden kalkış bireysel ve bizim irademiz gereğince olmayacaktır. Allah cc defterimizin emrettiği biçimde, meleklerce yönlendirilen ve imamımızla bizi birleştiren kişiler topluluğu olacağız. İtiraz edemeyeceğiz; daha doğrusu dillerimiz konuşamayacak.

Bu nedenle İslam dünyasında olup bitenlerden toplumumuzu haberdar etmek ilk görevimiz olduğuna inanıyorum. Bu nedenle İslam dünyasında sallanan bir ağaç yaprağını hangi yönden esen rüzgârın yönlendirdiğini belirlemek zorundayız. Halka yönelik din adamı olmak, kolay değildir.

Din adamı dedik de acaba dinimizde din adamı denen bir sınıf var mıdır? Bana göre vardır; bir kitabımız var Kur"an-ı Kerim… Acaba Allah cc o Kitabı, vahiy olarak sadece melekler anlasın diye mi göndermiş? O zaman din adamı asla olamaz. Ama Kur"an mesajını biz insanlar anlasın diye ve ona göre amel etsin; namaz kılmasını öğrensin ve oy vermesinin farz olduğunu da bilsin diye indirmişse o yüce Kitab"ı insanlara anlatacak Resûllere ve ulemaya ihtiyaç vardır ve o ulemanın adı da “Din Adamı”dır.

İşte ben, Kur"an-ı Kerimin bugünkü topluma, kendilerinin anlayacağı dille, benim anlatmam gerektiğine inanıyorum. Bu nedenler de en son büyük olay olan İran seçimini benim anlayabildiğim kadarıyla sizlere aktarmak istiyorum.

İran seçim günü, rastgele Tahran sokaklarında bulundum. Yol boyunca yaya giderek belki de yüz seçim sandığı önündeki kuyruklarla beraber oldum. Hatta Rey şehrinde H. Musavî"nin oy kullanacağı seçim sandığının tam önünden geçmem sırasında, Musavî ve tam tesettürlü hanımının oy sandığının bulunduğu camiye doğru gidişine rastladım. Basın ve televizyon kameraları önünden yakın korumaları eşliğinde camiye doğru gittiğini gördüm.

Ancak o çevredeki dükkan, bakkal, manav gibi halk kuruluşlarının kapılarında ve camlarında Ahmed-i Nejad"ın posterleriyle kaplı olduğunu gördüm. Şehir merkezinde az bir grubun Musavî"ye alkış tuttuğunu ve sevgi gösterisinde bulunduğuna tanık oldum.

Şunu da anlatmadan geçemeyeceğim. Bir gün öncesinde, yolumuz Tebriz üzerinden Tahran"a ulaşırken, Musavî taraftarlarının konvoy halinde, Tebriz sokaklarında korna çığlıklarıyla tur attıklarını gördüm. Ancak konvoyun geçiş sırasında küçük yaştaki gençlerin ve çocukların ellerinde Ahmed-i Nejad"ın posterleriyle dolaştıklarını ve büyük halk kitlesinin içinde seslendiklerini gördüm.

Tebriz kenti Azerbaycan ve Türkiye"ye yakın bir bölgede bulunuyor; yol üzerindeki trafik levhaları da Türkçe... Cumhurbaşkanı adayı Hüseyin Musavî"nin de Azerî olduğunu söylediler. Buna rağmen Azeri bölgesinde bile Ahmed-i Nejad yanlılarının çokluğu dikkat çekiciydi.

İran"ın üniversite çevrelerinde ve medya kuruluşlarının yoğun olduğu laik çevrelerde Musavî ağırlığı vardı. Hatta başını zoraki örten ve baldırlarını da daracık bir kot pantolonu ile kapattığı izlenimini veren genç kızlar ve onların kol kola, sarmaş dolaş gezdiği genç erkekler hep bir ağızdan: “Musevî” diye haykırıyordu. Hatta seçim öncesi Tahran sokaklarını açık başla ve mini etekle dolduracakları ümidini açıktan dillendirmekten geri durmayan gençler, Ahmed-i Nejad"ın büyük farkla seçildiğini öğrenince: “Artık Tahran sokakları bize yine haram!”  dediklerini de duydum. Öyle anlaşılıyor ki İran halkı Ahmed-i Nejad"ın yanındadır. Ancak şehirli kesim ve üniversite mezunu gençlik Musavî"nin seçilememesi karşısında çok üzgün!

İran halkı, bizdeki cemaatlerin karşılığı olan mollaların ve Âyetüllahların yanındadır. Bunların takva ve rintliğin sembolleri olduklarını ve ülkelerini namertlere teslim etmeyeceklerini kullandıkları oylarıyla da ispatladıklarını Yüce Mevla huzurunda haykırmaktadırlar.

Şimdi Musavi yanlıları, sadece adaletsizlikler yapıldığını ve seçimlere hile karıştırıldığını ülke sokaklarını kana ve ateşe teslim ederek seslendiremeye çalışmaktadırlar. Seçim sonrası biz, uluslar arası fuar merkezinden otelimize gitmeye çalışırken Musavî"nin sembolü yeşil bandı ellerine dolayan genç kız ve erkekler taksi sahiplerinin aynı donanımla karşılık vermesi ve korna sesleriyle kalabalığı desteklemeleri sonucu on dakikalık yolu, ancak iki saatte zorla alabildik. Meydana indiğimizde, yanmakta olan taşıtlar ve çöp konteynerlerinin hemen yanından geçmek zorunda kaldık.

Ahmedinecad"a göre daha kentli, daha ılımlı ve daha özgürlükçü olarak tanınıyor. Seçimler sırasında Musevi"nin eşi Zehra Rahnaverd de ilk kez Cumhurbaşkanı adayının eşi olarak İran için radikal sayılacak görüşlerini yüksek sesle dile getirmiştir. Musevi"nin eşi Rahnaverd, İran"da Üniversite rektörü olan ilk kadın unvanını taşıyor.

Reformcu aday Mir Hüseyin Musavi'nin taraftarlarının başkent Tahran'da düzenlediği eyleme onbinlerce kişi katıldı. Göstericilerin İran'daki gönüllü milis teşkilatı Besic üyelerinin bulunduğu binaya yönelmesinin ardından üzerlerine ateş açıldı. Olay sonucu bir Musavi taraftarı hayatını kaybetti, birkaç eylemci de yaralandı. Gösteriler sırasında 'Musavi, seni destekliyoruz. Öleceğiz ama oylarımızı geri kazanacağız' şeklinde sloganlar atılırken, reformcu aday Mir Hüseyin Musavi de arabasıyla geldiği İnkılap Meydanı'nda destekçilerine seslendi.

Nükleer programı sebebiyle İran ile sorunlar yaşayan Batı, seçim sonuçlarına şüpheyle yaklaşıyor. ABD Başkanı Barack Obama'nın İran ile yakınlaşma stratejisine zarar vermemek için Washington, ihtiyatlı bir tavır sergilerken, Avrupa ise daha sert bir tutum takınıyor. Avrupa Birliğinin iki lokomotif ülkesi Almanya ve Fransa'da da İran büyükelçileri dışişleri bakanlıklarına çağrılarak seçimlere ilişkin şüpheler dile getirildi.

Durumun hassaslığı seçim sonuçlarının teamüllere uygun olmamasından da anlaşılmaktadır. İran"da seçim sonuçlarının resmen açıklanması için genel olarak Anayasayı Koruma ve Kollama Kurulu “Şûrayı Negahban”ın onaylaması ve Rehber “Velayeti Fakıh”ın ondan sonra açıklama yapması şeklinde oluyordu. Bu kez Rehber"in, Anayasayı Koruma ve Gözetme Kurulu"nun raporunu beklemeden derhal Ahmedinecad"ın seçimi kazandığını açıklayarak halkı sükûnete ve sonuçlara itiraz etmemeye davet etmesi manidardır.

Şimdi ne olacak? Elbette hiçbir şey olmayacak. İran her zaman slogancı bir toplumdur. Sokaklara taşarak gürültülü yaşam sürdürmeyi yeğler. Kalıcı ve kurumsallaşmış bir din ağırlıklı devletten yana değildir. Aşırı bir mezhep taassubu sürdürülecektir. Sünnî-Şî"î yakınlaşması ufukta henüz görülmemektedir. Belki Musavî kazanmış olsaydı biraz daha istikrarlı ve diğer Sünnî Müslüman ülkeleriyle açık görüşme ortamı hazırlayacaktı. Amerika da Ahmed-i Nejad"dan fazla ümitli gözükmemektedir.

Sadece atom silahıyla oynamak ve birkaç topla sevinmek yetmemektedir. Daha kalıcı ve dünya Müslümanları için daha etkileyici bir politika izlemesini Ahmed-i Nejad"dan Müslümanlar adına beklemekteyiz. Koyu mezhep taassubu Müslümanların daha da dağınık ve ayrılıkçılıklarına neden olmaktadır. Bu nedenle de Amerika ve onun yavrusu İsrail"e açık yem olmaktadır. Eğer mezheplerüstü bir politika izlerlerse Yüce Mevlamızın istediği cihan hakimiyetini elde edeceğine inanıyorum. Musavî"nin laik taraftarlarının ılımlılarına da söz hakkı tanınması İran polisinin ve ordusunun ideolojik davranmasını yeğniltecek ve Müslüman devletin oluşumuna katkıda bulunacaktır.

İnşallah Ahmed-i Nejat, bu ılımlılığıyla mezheplerüstü bir siyasi çizgi tutturacak ve İslam dünyasının çıkmazlarına Barack Obama ve Tayyip Erdoğan çizgisinde çözüm getirecektir:

“Aynı devletin iki etnik vatandaş grubu kavgalı olursa; aralarında10 uzlaştırıcı olun. Birisi ötekine baskın çıkarsa basan tarafı, Allah'ın yasal düzenine getirinceye kadar silah kullanınız. Eğer yasalara uyarlarsa, aralarını hukukla uzlaştırın; ortak çizgide buluşun;11 Allah, öyle buluşanları sever. 10 Sadece aynı devlete inanan vatandaşlar kardeştir;12 iki kardeşinizin arasını uzlaştırın; rahmet ağı aralanır diye Allah'ın takvasından ayrılmayın. 11 Ey iman edenler; hiçbir vatandaş topluluğu diğerleriyle alay etmesin. Olabilir ki onlar, ötekilerden daha hayırlıdır. Hiçbir kadın topluluğu da ötekileriyle alay etmesin. Olabilir ki berikiler ötekilerden daha hayırlıdır.13 Kendi canlarınızı karalamayın; birbirinizi kötü lakaplarla aşağılamayın. İslam kardeşliğini askıya almak, daha doğrusu imanlıyken imansız olmak ne kötü! Herkim dönüş yapmazsa işte onlar canlarına kıyanlardır.” Hucurat Sûresi: 9-11.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR