İL DIŞINDA İNTERNET YOK MU?

      Köşesinde beni misafir etmeye başlayan ve beni ziyadesiyle mutlu eden arkadaş meslekte benden çok daha eski olmasına rağmen yazdığı yazıların bir kısmı açık ve net hakaret içerdiği ortada. Ben şimdilik bayramlık ağzımı açmıyorum, şayet açarsam cezaymış, kazaymış, belaymış umurumda olmayacağını beni tanıyan herkes bilir. Elimden geldiği kadar başkalarına hakaret etmemeye çalışıyorum. Neden böyle yapıyorsun derseniz, hakaret etmem gerekenlerin tamamına hakaretimi yaptım, onlardan hırsımı aldım, bana yaptıklarını fitil fitil burunlarından getirdim. Gazeteyi ilk açtığımızda bu işi hiç bilmiyorduk, zamanla bu işin de bazı kurallarını öğrendik, gerek maddi gerekse manevi bedeller ödedik. Ama Allah biliyor ne yaptıklarımdan pişmanım ne de ödediğim bedellerden. Bu çok önemli bir şeydi, olması gerekiyordu, şartlar onu gerektiriyordu. Biz de gereğini yaptık. Şimdi elimden geldiği kadar başkalarının hukukunu gözeterek belli bir seviyede kalmak kaydü şartı ile eleştiri yapmaya çalışıyorum. Zira siz değerli okurlarımız da bu konuda duyarlı olduğunuzu, zaman zaman bu türde yaptığınız eleştirileri de dikkate alarak bu minvalde  yazılar yazmaya başladığımızı belirtmek isterim. Ama muhatabım küfretmeyi hakkederse, bedeli ne olursa olsun küfredeceğimi de buradan açık ve net söylemek isterim. Okurlarıma ve eleştirdiğim insanların kişilik haklarına olan saygımdan ötürü son zamanlardaki üslubumu bozmamaya gayret ediyorum.

       Gelelim konumuza. Arkadaş iki günlüğüne il dışına çıktığından yazılarına ara vermiş ama yanlış etmiş… Zira ben şahsen yurt içinde nereye gidersem gideyim yazmam gerekirse mutlaka yazarım. Zatı muhtereme de tavsiyem bu yazı dizilerine ara vermeden devam etmesidir. Henüz yeni başladık, daha önümüzde çook yolumuz var. Onun için hafta sonu, tatil, şehir dışı demeden yarım kalan işine devam etmesini tavsiye ediyorum. Zatı şahanelerinin köşelerinde gündeme aldığı konulara gelecek olur isek, ilk konu sarı basın kartı ile ilgili konu… Bu konuda şu kadarını söyleyip geçeceğim, geçen yılki sarı basın komisyonunda sarı basın kartım çıkmasın diye komisyon üyelerini arayan her kimse, onunla bu dünyada da ahirette de hesaplaşacağım muhakkak. Ancak hamdolsun şimdi o komisyonda eski komisyon üyelerini tanıyanların arkadaşları değil bizim arkadaşlarımız var. Bu vesileyle biz de sarı basın kartımızı aldık. Geçen yıl kartımızı alabilseydik belki bu yıl eşimle hacca gitme fırsatım olacaktı, sebep olanların Allah belasını versin diyerek bu konuyu geçiyorum.

     Arkadaşımız Harun Çelik’in ağabeyi olan Ahmet ağabeye havale etmemle ilgi yaptığı yorumda güya onu korkutmak için yazdığım konusu fevkalade yanlış. Zira O kim de O’nu başkaları ile korkutacak, O’na ben yetmiyorum da başkasını araya sokacak kadar aciz isem yandık desene. Bu şehirde çetenin her türlüsü ile mücadele eden Adnan Bahadır zavallı birisini başkasına havale edecek kadar acze düşmüş ise yazıklar olsun O’na… Neden havale ettin derseniz, Harun Çelik’in Ahmet ağabeyini tanıyan neden ettiğimi bilir ama çok merak eden olursa Harun Çelik’i arar sorar. Haa bu arada unutmadan söyleyeyim,  üç yıldır konuşmadığım ve beni satan Harun Çelik’i bu arkadaşların yazıları nedeniyle yanıma çağırdım, geldi, barıştık haberleri olsun. Onu da yazmak isterlerse yazsınlar. Benim de hoşlaşmadığım bir huyum var, adam düşmanım da olsa düşünce O’na sahip çıkmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum. Bu karakterimin gereği belki biraz merhametsiz olmak lazım, o insanların yaptıklarının bedellerini onlara ödetmek lazım ama insanları zorda ve darda görünce dayanamıyorum. Kaldı ki Harun Çelik ile ilgili yazıp çizdiklerinin tamamı hilafı hakikat olduğundan, O’na sahip çıkmak benim inancımın da gereğidir.

        Yiğidi öldürüp hakkını yememek adına şu bir gerçek ki Harun Çelik ne benim gibi altı tane meslek yaptıktan sonra gazeteci oldu ne zatı muhterem gibi fen bilgisi öğretmenliğinden, ne başkaları gibi çiçekçilikten, böcekçilikten, ne de inşaat işçiliğinden gazetecilik mesleğine girdi. Adam bu işin okulunu okudu. Yıllarca ajanslarda muhabirlik yaptı. Tam 12 tane kitap yazdı, belgeseller çekti. Sizin anlayacağınız, adamın, ben dâhil bu şehirdeki tüm gazetecileri toplasanız hepsinden daha iyi bir gazeteci olduğunu da unutmayalım. Zatı muhterem gibi koltuğundan endişe edip korkmuyor, kendinden emin; işinin ehli bir insan. Keşke biraz daha dik duruşu olup zamanında beni satmasaydı da şimdi aileme karşı onu savunabilseydim. Zira evde bu konuda işim çok zor bunu da söylemeden geçmeyeyim.  Sanırım bugünlük bu kadar yeter, kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR