İBADETLERİN HİKMETİNDEN

Müslümanın, diğer Müslümanlarla arasındaki ilişki bağını "Kardeşlik" hukuku ve anlayışı oluşturur. 

Dünyanın bir ucundan diğer ucuna iki müslümanı birbirine bağlayan ağ "Kardeşlik"tir. 

Peygamberimiz, müminleri bir vücudunun organlarına benzeterek yaptığı tarifte, nasıl bir organ rahatsız olduğunda diğeri ondan etkileniyorsa, müminlerin de öyle olduğunu belirtmiştir.   

Ali İmran suresi 103.ayette Yüce Allah; "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılmayın...." buyurarak, müminlerin ilişkilerini hangi çizgide yürütmeleri gerektiğini de bildirmiştir. 

Müminlerin arasını açacak, kardeşlik bağını bozacak, birlik olmalarını engelleyecek her şey; "Haram"dır. 

Müminler arasında iman hiyerarşisi beşeri değil, ilahidir. Bu da, takva üzere yaşama yüzdesine bağlıdır. 

Tevbe Suresi 71.ayette;  "Müminlerin birbirlerine iyilik emrettikleri, namaz kıldıkları, zekat verdikleri, Allah ve Resulüne itaat ettikleri" hatırlatılarak, takva üzere olmanın kriterleri de belirtilmektedir. 

Kendi nefsi için istediğini mümin kardeşi için de isteyen kimsenin kâmil mümin olarak tanıtılması; takva üzere olabilmek için nefsi egoların çiğnenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. 

Nimette diğerini, külfette kendini; tercih sırasının başına koyabilen bir mümin; kardeşlik bağının gereklerini yerine getiriyor demektir. 

Hicr suresi 88.ayette belirtildiği gibi, müminlere karşı şefkat ve tevazu kanadının indirilmesi, kardeşlik bağının yürümesini sağlayan en önemli davranış biçimidir. 

Müminlerin birbirlerine karşı sorumlulukları, kardeşlik bağı ölçüsünde yürütülmelidir. Ensar ve Muhacir kardeşliği bu bağın en üst uygulama örneklerini ortaya koymuştur.  

Günümüz müslümanının en sorunlu yanı, yazımıza konu ettiğimiz ve İslâmın Müslüman için ortaya koyduğu ana ilişki ağı olan "Kardeşlik" hukukunun gereklerini gerçekleştirebilmektir.

Dünyanın bir ucundan öbür ucuna kadar  müminlerin birbirlerine karşı sorumluluklarını ortaya koyan hukuk "Kardeşlik"tir. 

Kardeşlik hukuku İslâm toplumların en öncelikli konusu olmalı, müslüman aileler dünyaya gelen çocuklarına Allah ve Resulullah sevgisinden sonra müminlerin kardeşliğini ve bu kardeşliğin hukukunu öğretmelidir. 

Müminlerin kardeşlik bağı aktif bir tavra ve davranışa dönüşmediği müddetçe, dünyanın öbür ucundaki müminin derdi için sadece konuşulur. Halbuki, kardeşlik bağı; bedel ödemeyi, varlığı paylaşmayı, mal  ve can  ortaya koyarak diğer mümin için mücadele etmeyi gerekli kılar. 

Bugünün dünyasında, ayakta kalmak ve kendi kaderini belirlemek için bütün müminlerin; Allahın, kurallarını ortaya koyduğu kardeşlik bağını aktif olarak hayata yansıtmalıdırlar. 

Fiili dua anlamına da gelecek olan bu aktif kardeşlik uygulaması; lisani dua ile de taçlandırılarak, yeni bir müslüman seferberliği başlatılmalıdır.  

Kur'an ve Sünnete bu seferberliğin kodları mevcuttur. Bunun için iman ve heyecan gerekmektedir. Bu da milletimizde vardır. İbadetler, "Kardeşlik Bağı"nın canlanmasında en etkin hareket noktasıdır. Namaz, hac, zekât ve oruç ibadetlerinin hikmetleri arasında "Kardeşlik Bağı"nın gerekleri için bir araya gelmek vardır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR