HERKES İŞİNİ YAPIYOR ANCAK

Konumuza girmeden önce köşe yazılarıma gelen bazı yorumlarla ilgili birkaç kelam etmek istiyorum. İHL’li müdür kardeşimizin yorumlarını hepiniz okuyorsunuz, hocamızın yorumlarının çoğuna aynen katılmakla birlikte bazı yorumlarında hakaret olması nedeniyle yayınlamıyoruz. Bu arkadaşımız sürekli köşe yazılarıma yorum yaptığından onunla ilgili biraz bilgilendirme yapma gereği duymaktayım. Bu arkadaşımız İmam Hatip Okullarında okumuş, daha sonra üniversiteyi farklı bir dalda okuduktan sonra öğretmenlik ve idarecilik yapmış. Ardından gördüğü bazı yanlış uygulamalara duyduğu tepki nedeniyle 2006 yılında şube müdürlüğünden emekli olmuş bir kardeşimiz. Okullardaki öğrenci yoğunluğu ile ilgili sınıfların kırk kişilik olduğundan tepki veren bazı yorumculara bunun normal olduğunu, bizim lise yıllarımızda sınıflarımızın altmış kişilik olduğunu belirtmiştim. Bu konuda şunu belirtmekte yarar görmekteyim; pandemi döneminde bu sayılar elbette yüksek ancak burada bir tercih yapmak lazım. İkili öğretime geçip sınıflardaki öğrenci sayılarını azaltmak mı doğru olur yoksa tekli öğretim yaparak çocuklarımızın daha çok eğitim almaları mı doğru olur? Buna karar vermek lazım. Ben şunu çok iyi biliyorum; Milli Eğitim Bakanlığından şehrimize alınan yatırımlar ve yapılan okullar son beş yılda diğer illerden çok fazla, bu nedenle de şehrimizin şanslı olduğunu düşünmekteyim. Bu konuyu burada keserek asıl konumuza girmek istiyorum.

Son günlerde iki konu dikkatimi çekmekte. Bunlardan birisi Afganistan’da yaşanan rejim değişikliği nedeniyle ülkemizdeki bazı kendini bilmezlerin, “Şeriat meraklıları Afganistan’a gitsinler.” yönündeki hezeyanlarıdır. Bu konuda daha önce de yazmıştım. Bu ülke atalarımızın, dedelerinizin canını, malını ve kanını vererek bize bıraktıkları bir mirastır. Bu konuda bu ülkede yaşayan hiç kimsenin başkasından farklı bir hakkı yoktur. İnsanların inançları kendilerini bağlar. Şeriat, İslam’ın emirlerinin toplamına verilen isimdir. Şeriata karşı gelmenin bu emirlere karşı gelmek olduğunu unutmayalım. Rejim olarak Cumhuriyet rejiminden ne Müslümanların ne de diğerlerinin sıkıntısı olduğunu sanmıyorum. Gençlik yıllarımızda biz de bazı konularda farklı düşünmekteydik ama ülke ve dünya gerçeklerini gördükten sonra en güzel idare biçiminin halkın kendi kendisini yönetmesi olan Cumhuriyet rejimi olduğunu yaşayarak müşahade ettik. En kötü demokratik rejim en iyi totaliter rejimden iyidir ancak burada bir hatırlatma yapmadan da geçmek istemiyorum. Müslümanları ve dolaylı olarak İslam’ı eleştirmeyi görev addetmiş bazı kendini bilmezler şunu da unutmasınlar ki o çok özendikleri batı ülkelerinin büyük bir kısmında hala daha ilkel çağlardan kalma krallık idaresi var. Onlara göre göstermelik ama işin içine girdiğinizde hiç de öyle olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Müslümanları başka ülkelere göndermeye kalkan hadsizler önce savunduklarına baksınlar ondan sonra konuşsunlar.

Canımı sıkan bir başka konu da hayatları boyunca İslam’a ve Müslümanlara sövenlerin öldüklerinde camiye getirilip Müslümanlara uygulanan ritüellerin uygulanmasıdır. Yaşamları boyunca hakaret ettikleri, aşağıladıkları İslami hükümleri ölünce onlara uygulamak ne kadar doğru bir davranış biçimidir sizler takdir edin. Birisi de hiç utanmadan çıkmış falanca sanatçı öldü, şimdi orada daha önce ölen falancalarla buluşup meyhaneye gidecekler, âlem yapacaklar şeklinde adabı muaşerete, inancımıza ve kültürümüze uymayan ifadeler kullanmakta. Bunlara Allah akıl fikir versin demekten başka diyecek bir şey de bulamıyorum. Allah iman nasip etsin desem onlar kabul etmezler çünkü yaşam biçimleri ve inançları buna müsait değil. Sizin anlayacağınız herkes işini yapıyor. Müslüman, imanının gereğini yapıyor. Gayrimüslim de inancının gereğini yaşıyor. Ancak çözemediğim bir şey de var. Ölen sanatçıların mezar başlarına gidip saz çalıp türküler söyleyenleri sosyal medyadan görünce bunlar Müslüman mı, Hırıstiyan mı, Yahudi mi yoksa başka bir dinden mi diye söylemeden geçemedim. İnsan üzülüyor. Bu tür davranışlar toplumun manevi iklimine de zarar veriyor. Gençlere de kötü örnek teşkil ediyor. Allah Resülü, bir Hadisi Şeriflerinde; “İnandığınız gibi yaşamaz iseniz yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.” buyurmakta. Bugünkü durum da bunun en bariz göstergesi değil mi? Rabbim inandığımız gibi yaşamayı nasip eylesin diyerek sözlerime son veriyorum, kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR