Herkes hata yapar, severek ölmez.

Herkes hata yapar, severek ölmez.
Hamit Eteevrans'ın beklenen kitabı 'SEV' çıktı. İki yıllık özverili bir çalışmanın ürünü olarak okuyucusuyla buluşmaya hazırlanan 'SEV', 'Herkes hata yapar, severek ölmez' sloganıyla dikkat çekiyor.

Ünlü tiyatro sanatçıları Serpil Tamur ve Emin Olcay, 'SEV' kitabının baş karakterleri olarak yazıları ve röportajlarıyla kitaptaki yerini aldı. Kitap, annesi ve babası ayrılmış, karanlıktan korkan ve yalnızlığına itilmiş bir çocuğun, aydınlığa çıktığı zorlu hayatını, mutluluğu, sevgiyi, umudu, dostluğu ve ışığını keşfetmesini anlatıyor.

SEV

'Herkes hata yapar, severek ölmez'

Anadolu'dan İstanbul'a ailesiyle birlikte göç eden bir çocuk…
Gençliğe doğru adımlarını atarken başından geçen olaylar…
Yokluk içerisinde çekilen ıstıraplar…
Ayrılıklar, üzüntüler, kederler ve gözyaşı…
Acılı bir anne ve acıyı geç de olsa anlayan bir baba…
Bu iki kişinin varlığıyla sevinmesi ve sevilmesi gerekirken bunalımların içine sürüklenen bir çocuk…
Bunalımlarını gizlediği kardeşlerine sevgi nediri öğreten ve sev diyen bir yürek…
Sevmekle yola çıkan bir kalbin başarıya doğru uzanan kolları…
Bir çocuğun dramatik SEV öyküsü bu kitapta…

-KİTAP ARKA KAPAK TANITIM YAZISI-

“Ay dede hiç yardım etmiyordu. Sadece durup izliyordu. Bazen kocaman bir yuvarlak olarak görüyordum onu, bazen ise hiç yoktu. Güneş ise her gün vardı. Güneşi her gün görüyordum. Güneş bir başka misket arkadaşım oluvermişti. Resim defterime bu yüzden hiç ay fotoğrafı çizmemiştim belki de…

Güneş en güzel haliyle tüm resim defterimi renklendiriyordu. Güneşi çizerken de ortasına gülen yüz yapıyordum. Bir defasında güneşe üzgün bir ifade ekledim ama bu ona hiç yakışmamıştı. O günden bu güne güneş; tüm enerjim, hayata tutunuşum, ışığım, yörüngem ve en önemlisi de hayat kaynağım olmuştu. Bulutlu bir resim de çizsem muhakkak güneşi de arasına çizer, gülümseme ifadesini koyardım. Ona her bakışımda ben de gülümserdim çünkü.”

Çocuklar hayal kurar ve yaşatırdı. Yaşayınca da kolay kolay öldürmezlerdi.
Büyüyeceklerini düşünemediklerinden, ölümü de bilmezlerdi.

Sevgisiz hayat, zorunlulukların pençesinde, ayakları prangalara bağlı hayatını idam etmiş insanların, mecburiyet duygusuyla kendi dünyalarındaki karartılarının kırıntılarını toplamasıydı. Hayat kırıntılarıyla değil, kalıntılarıyla varlığı hissedilerek toplanmalı ve yutulmalıydı. Bunun için her şey SEV-ilmeliydi çünkü bütün karanlıklar SEV-giyle aydınlanırdı.

-SÖZLER-

"Büyüyünce doktor olmak istenirdi, sanki bütün yaraların tedavisi varmış gibi okunurdu. Kapanmak bilmeyen gönül yaralarının reçetesini yazmaya kimin cesareti olabilirdi ki?"

“Boynumun büküşüyle hayatın umut zincirlerinde sallandığımı hayal etmek de yetiyordu. Ama bazen öfkeleniyordum. Bazen 'Niye ben? Niye ben?' şeklinde peş peşe sorular sorarak hayata kızıyordum. Nedenleri olmayan bir hayat neden yaşanır ki?”

SERPİL TAMUR

“Bu kitabın pek çok okuyucuya ulaşması en büyük arzum… SEV-gisiz kalmasın hiç kimse… Herkesi sarmalayan bir sıcaklıktır SEV-gi… Soğukta kalmayın…”

EMİN OLCAY

“Bu kitapta karartılmış hayatın nasıl aydınlandığını ve SEV-meyi öğreneceksiniz. Güneşiniz sönmesin…” (DHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.