GÜNCEL VE GÜNDEM 

Edebiyat dünyasında bir zamanlar çokça bireyin dünyasıyla ilgili eserler verilirdi.O vakitler pek beğenilmezdi bu,toplumsalcı yaklaşım yeğlenirdi. 

Her yaklaşımın anlamı,değeri farklı.Ne var ki,birey bizim kültürümüzün eksiğidir.Birey gelişmedikçe toplum nasıl gelişebilir.Edebiyatın belki de en önemli toplumsal işlevlerinden biri insanların iç dünyalarının gelişmelerine,dolayısıyla birey kültürünün zenginleşmesine,birey dediğimiz özel varlık alanının genişlemesine yardımcı olmasıdır.Bilinçli,özerk bireyler de karşı en önemli,en sağlam dirençtir.

Bireyi aydınlatmanın yolu salt edebiyat yoluyla sağlanmaz,ona belli bir norm ve biçemle hazırlanan gazete ve dergilerle de ulaşılır.Günceli,gündemi sayfalara yazmakla bir bakışı,düşünüşü getirilse de her zaman üslubu(biçem) ve adabı ön planda tutmak gerekir.Bunu yaparken de dil zenginliği kadar,engin bilgilere,yaşanan zamanın ruhuna derinlikli bakışlarla bakmak,görmek gereklidir. Allah'ın adaleti her zaman  doğruların yanındadır.Bizim kötü gibi gördüğümüzde olayların arkasında öyle güzel sonuçlar,gerçekler saklıdır i,bunu ancak kalp gözü açık olanlar görebilir.

Günü yazmak salt güne bakış,olagelen gündemi yakalamak değildir.Yaşamın her alanında olup bitenleri belli bir bilinç süzgecinden geçirebilmek için tarih bilinci kadar belli bir düşünce birikimi de önemlidir.

Siyasal ve toplumsal yaşamın mihenk taşı değerlerini,insanla insan,insanla toplum ilişkisinin varoluşsal birikimini göz ardı etmeden kurulacak dil/düşünce yolculuğuna okuru da katarak yazmanın tadı hiçbir şeyde yoktur.Yazarın itirazı okuyucunun itirazı,eleştirisi  onun eleştirisi olsa da,dil zenginliğiyle onların bilgi hazinesine çok şeyler katılmış olacaktır.

Bir zamanın gerçeğini gündemleştirirken "hakikat"ın yazıda dönüştüğü "gerçeklik" boyutlarını aklın/bilincin/duygunun süzgecinden geçirerek okurla bağlantı kurmak öncelik olmalıdır.Yani salt yazmış ,değinmiş olmak için dile getirmediklerini de yazılan yazının içeriği ve üslubu(biçem)okuyucuya anlatır.Belki de bir yazının okunur olması bu nedenledir.

Siyasette,ekonomide ve sosyal hayatta olaylar pek dolu geçiyor.Toplumsal olguların sıcağı sıcağına yazına geçmesi de basın yoluyla gerçekleşmektedir.Dünyada ve ülkemizde yaşananların olumlu ve olumsuz yönlerini kritik ederek tarafsız bir yorumla okuyucuya sunarak aydınlatılması yazarın başat görevidir.

Bu konunun bir de basılan kitap,dergi ve gazetelerin ülkemizde hangi oranda basılıp okunduğuna bakalım.

"Türkiye'de Dünyada Vatandaşlık" raporuna göre Türk vatandaşlarının yüzde 20'si her gün,yüzde 16'sı haftada 3-4 kere gazete okurken;yüzde 61'i her gün,yüde 17'siyse haftada 3-4 kez televizyonda siyasi-ekonomik haber izliyor.

Konunun diğer üzücü yanı ise tüm gazetelerde tiraj düşüş eğiliminde olması.Bazıları abartılı rakamlar veriyor.İnternetin yaygın kullanımı,kâğıt fiyatlarındaki artışı da gözardı ermeden okuyucu sayısı azlığının nedenleri çoğaltılabilir.

Güncel olan,ancak bize geleceğin sezgisini  verdiğince yararlıdır.Bugün nasıl olsa geçti,yarınımızda ne olacak?Onu düşleyip yazarsak daha yararlı olacaktır.

Okuyucu okuduğu bir haberden ve yazıdan kendi ve çevresi hakkında yorum yaparak dersler çıkarabiliyorsa basın görevini yapmıştır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfi Özkan Arşivi
SON YAZILAR