Görebilmek

   Toprak da, su da, rüzgâr da, kıvılcım saçan ateş de bize karşı habersiz, cansız, duygusuz gibi duruyorlar. Fakat Allah"ın emirlerini yerine getirmek için bekliyorlar. Çünkü onların her şeyden haberleri var. Her şeyi biliyor ve görüyorlar.

   Âlem de donmuştur, adı da cansız olmuştur. Mahşer güneşi doğuncaya dek sabret de âlem cisminin hareketini gör. Musa"nın elinde asa, yılan oldu ya… Bütün âlemi de buna kıyas et. Allah, senin bir avuç topraktan ibaret olan varlığını nasıl insan yaptı? Bütün toprakları ve cansız sandığın şeyleri de böyle bilmek ve tanımak gerekir. Gördüğümüz cansızların hepsi de bu yanda, bu âleme göre cansızdır. O yanda, hakikat âleminde canlıdırlar. Burada susup duruyorlar ama orada konuşmaktadırlar. 

   Allah, onları hakikat âleminden bizim tarafa gönderince Musa"nın asası gibi bize karşı ejderha olurlar. Dağlar, Davud"un sesine ses verir. Onunla beraber ilahi okur. Demir bile onun avucunda mum gibi yumuşar. Rüzgâr, Süleyman"a hamal olur, onu taşır. Deniz, Musa"ya söz söyler, onunla konuşur. Ay, Ahmed"in işaretini, emrini anlar ve ortasından ikiye ayrılır. Nemrut"un ateşi, İbrahim"e gül bahçesi olur. Toprak, Karun"u ejderha gibi sömürür, yutar. Hannane direği akıl fikir sahibi olur. Peygamber efendimizden ayrı düşünce ağlar, inler. Taş, Ahmed"e selam verir. Dağ, Yahya"ya söz söyler.

   Cansız gibi görünen varlıklar: “Biz duyarız, görürüz fakat sizin gibi namahremlere, yabancı ve anlayışsızlara karşı susup durmaktayız!” derler. Ey gafiller! Siz cansızlar tarafına gidiyorsunuz. Cansızların canına ve ruhani olan diline nasıl mahrem olabilirsiniz? Onların zikir ve tesbihlerini hangi kulakla dinleyebilirsiniz? Madde âlemini bırakınız, canlılar âlemine gidiniz de âlemin cüzlerinin tesbihlerini ve gürültülerini işitiniz! O zaman cansızların tesbihlerini apaçık duyarsınız da Mutezile"nin yanlış yorum ve vesveselerinden kurtulursunuz.

   Senin gönlünde manevi kandiller olmadığından, görmek ve mana çıkarmak için yorumlarda bulunuyor, tevillere başvuruyorsun. “O cansız şey, sana Allah"ı tesbih etmeyi hatırlatıyor, "sübhanallah" dedirtiyorsa işte bu hatırlatış onun söze gelmesi, tesbihi sayılır.”  Kendisinde hâl nuru, basiret nuru olmayan, gönül gözü kapalı olan kişinin durumu başka türlü olmaz ki… İnsan, hissinden kurtulmadıkça, duygusundan çıkmadıkça onlara gayb âlemi yabancıdır. O dünyayı aklına getirmez, o dünyaya ait her şeyden habersizdir.

   Şaban Karaköse"nin Mevlana"dan Düşündüren Sözler adlı eserinde kısa bir gezinti yaptık. Cansız gibi duran varlıkların hikmetlerinin olduğunu, Allah"ın emirlerine ram olduklarını, Allah"ı zikrettiklerini bilmek için, idrak edebilmek için bir çift gören göze ihtiyaç vardır. Kalın sağlıcakla…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR