GÖNÜL AYNALARI

Yaşamımızı ölüm kaygısıyla,ölümü de yaşama kaygısıyla bulandırıyoruz.Ama bunlar insanlığın olağan davranışıdır.

Artık ne kadar ömrüm kaldıysa onu,elimden geldiğince kaygısız ve kendi rahatımı düşünerek geçirmeye karar verip de köşeme çekildiğim zaman,ruhuma yapabileceğim en büyük iyiliğin,onu tam bir başıboşluk içinde bırakmak olacağını düşünmüştüm.

Bırakayım,kendi kendisiyle söyleşsin,kendi içinde,kendi hayalinde kalsın, demiştim.Yaşım beni daha ağırbaşlı,daha olgun bir hale getirdiği için bunu artık kolayca yapabileceğini umuyordum;fakat görüyorum ki,"Ruh başıboş kalınca türlü hayaller kuruyor" (Lucianus)

İşte bu ruh halimle kendime "Ne yapıyorsun,ne kadar korkak oldun.Çık dışarı,çevreni ve tüm doğayı gör,ne kadar rahat ve huzurlu olacaksın."Kendimi sokağa bıraktığımda insan ayakta,yürürken daha çok şey görüp yaşıyor.

Yol aldıkça,sağa sola evrildikçe,yeni yeni yollardan geçtikçe kompozisyonlar  çoğalıyor,görüntü değiştikçe her şey,her varlık,her olay farklı görselliklerin ve farklı gerçekliğin sırrına eriyordum.Sağımda solumdaki binalar ve dükkanlar ilgimi hiç çekmiyordu.

Ben,sağımda,solumda,önümde ve arkamda karmakarışık akıp giden kızlar, erkekler,analar,babalar,dedeler,neneler,kucaklarında veya pusetlerde taşınan bebekler gelip giderlerken ; düşünürdüm,acaba kaç kişi benzer akıl geçirmelerle örülür birbirlerine,kaçının çıkışları ve tepkileri birbirinin kopyası gibidir diye.

İnanıyordum ki mutlu,sevecen bir enerji geçer birbirlerine,birilerinden birine ve bir güven bütün organlarda,duygularda birlikteliğin ortak renklerinde buluşurlar.

Bu kalabalıkta,tanımak zorunda kalmadığım yabancı insanların yanından geçmek ne güzelmiş,güven duyuyor,o insanların yüzde yetmişi ile  aynı olduğumu anlıyordum.

Son günlerde yaşamımda ilk kez insanlar topluluğuna ve çevresiyle bu kadar bir bütün olduğunu görselleyerek her bileşeni yeni boyutunda kavrayarak iç ben'lerime kadar çok mutlu oluyordum.Yüzüne baktığım gençleri,yaşlıları,çocukları bir başka görüyor,her güzellik,nezaket,sevgi ve saygı dağıtan yaşama sevinçleriyle ben de böyle miyim  diye düşünerek yürüyordum.

Ne beklenilmez,umulmaz bir şeydi yaşanan; bir dağda,bir yaylada,herhangi bir düğünde,bir şenlikte miydim.?Yoksa bu bir rüya mıydı?İşte bu şaşkınlıklarıma şaşkınlık eklenerek karıştım içlerine,bir başka ben olmaya,bir büyük kitlenin duyarlığında onlardan biri olmanın tadıyla yürüdüm,yürüdüm...

İnanıyorum ki,sonsuz doğanın gizemine tanık olan bu toplum,geleceğin daha güzel olacağının habercisidir.Her mevsim yenilenip çiçek açarken sesini,rengini,rüzgârını,fırtanısını,sevincini,coşkusunu nasıl olup da zamanla toprağa karıştığını,Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden nasıl doğduğunu sorgulayan toplumlar bu gizemin kapılarını;doğanın her gün nasıl değiştiğini ve bununla birlikte dünyaya her yeni doğanın da yeni bir kapı araladığının farkındadırlar.Ama tüm bunları bakmak ile görmek arasındaki uçurumunu iyi bilmek gerekir.

İşte bu farkı görmek uygarlıkları yaratmıştır.On iki bin yıldan beri Anadolu coğrafyasındaki uygarlıkların birbirini izlemesi,birbirinden etkilenerek yarınlara kalabilmesindeki fark,gizem de budur.Çünkü doğduğun yer değil,olduğun ve doyduğun yerdir önemli olan.Hele bizim gibi göçer toplumlar için,Yunus Emre'nin  "Bana rahmet yerden yağar." ya da "Çiğ idik piştik elhamdülillah" deyişini günümüzde nasıl yorumlarsanız yorumlayın.

Kültür ve sanatın,bilimin;yeşeren,çiçeklenen her şeyin hiçlendiği,yok edildiği,yok sayıldığı,on iki bin yıllık bu görkemli mirasın,doğadan esinlenip gelecek kuşaklara armağan edilmiş varlık nedenimizin aydınlığını asla yok edemeyiz.Doğa her gün kendini yenileyerek bize kendini sunar.

Bugün benim yaptığım gibi her yolculuk bir bedeldir.Bakan ve gören gözler doğayı ve insanları dışlamayan yolcunun karşısına her zaman bir anımsatma çıkar."Güzel tektir,sen aynaları çoğaltırsan o da çoğalır."

Ne mutlu bizlere ki aynalar giderek çoğalıyor,yitirdiklerimizi yeniden yansıtmak için.İnsanlar birbirlerinin aynasıdır,ancak hem gözlerimiz hem de gönül gözümüzle gördüğümüzde gerçekleşir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfi Özkan Arşivi
SON YAZILAR