Gazetecilikte doğru söyleyeni dokuz...

Gazetecilikte doğru söyleyeni dokuz köyden kovmuyorlar

Son bir haftadır yazdığım yazılarla ilgili farklı yorumlar geldi. Eleştirenler oldu, takdir edenler oldu. Hayvanlarla ilgili gelen yorumlarda birçok dostum, isim zikretmemi istedi, ancak isim vermeye gerek olmadığı kanaatinde olduğumdan isim vermedim.

Zaten matlup hasıl olup mesajın yerine gitmiş, ders alması gereken dersini almış. Diyeceksiniz ki hayvan nasıl ders alır? Oturduğu, kalktığı veya otlandığı fitne meclislerinde kendine yakışanı yapmayan veya yapılan acımasız dedikodulara ses çıkarmayan bu inekler, hayvanlar arasında hangi kategoriye girdiklerini öğrenince rahatsızlıklarını dile getirmişler.

İyi güzel de bu mübarekler, katıldıkları sürülerin yedikleri hezeyanları bile bile ne işleri var o sürü meclislerinde? Kaldı ki, o meclislerde onlar gibi Jersey ve kara sığır yok. Orada montofon, tilki, çakal, ayı, kör yılanlar var. Zamanı gelince onları da yazacağız. Toplumun aydınlanması, bu gerçekleri bilmesi, zamanı ve zemini gelince isim vermekten de çekinmeyeceğimizi bilmesi gerekir.

Yazılara gelen gerek yorum gerekse telefonlar, çok müspet. En çok talep edilen şeyse: 'Biz, isimlerini tahmin edebiliyoruz, ancak toplumun bilmesi için sizin açıklamanız gerekmekte' şeklinde.

Biz, şimdilik bu kadarla yetinmeyi düşünüyoruz; ancak gelişmelere göre Ramazan'da kurulacak fırın önleri fitne meclislerini naklen vermeyi düşünüyoruz.

Milli Eğitim politikaları ile ilgili yazdığımız yazıya gelen yorumlar da fevkalade güzel. Demek ki toplumumuz, bugüne kadar bu tür gerçeklerle yüzleşmemiş. Herkes alışmış 'padişahım çok yaşa' demeye. İnsanlar da, bunu kanıksamış demek ki veya doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulacağını düşünüp "bana ne başıma bela aramayayım" deyip lanet okumuşlar. Ne zaman ki biz yazmaya başladık, insanların ne kadar dolu olduğunu gördük.

Gazetecilik doğru olanları da yanlış olanları da yazmaktır. Sadece doğruları yazmak ne kadar yanlışsa, sadece yanlışları yazmak da o kadar yanlıştır. Bizim, kimseyle özel düşmanlığımız yok. DENGE Gazetesi'nin kuruluş amacı; toplumu doğru, dürüst, tarafsız aydınlatmaktır.

Biz, laf olsun torba dolsun diye veya yaptığımız hataları örtmek için  gazete kurmadık. Yanlışı kendimiz yapar isek; mertçe, bu köşeden yazar, sizlerden özür dileriz. Özür dilemenin de erdemlik olduğunu bilenlerdeniz, ancak bu durumun sadece bizim için değil herkes için geçerli olduğunu da belirtmek isterim.

Şayet şehrin üst düzey yöneticileri, taşın altına elini koymaya sıra geldiğinde kaytarıp da şov yapmaya yeltenmek için ortaya çıkıyorsa, bunu toplumun bilmeye hakkı vardır.

Bilmem hatırlar mısınız; Vali Yardımcısı Mustafa İngenç, geçici dönem Samsunspor Kulüp Başkanlığı'na getirildiğinde ve şehir dışına maça giden kulübün otel paralarını ödeyemeyen Sayın İngenç"in verdiği senetin kulüp yönetimi tarafından ödenmediğinde; adamcağızın maaşına icra geldiğini, ona her türlü desteği vereceklerini söyleyen yöneticiler bilmiyor muydu!.. Öyle, esip gürleyen yöneticiler neredeydi!..

Bu yapılanları herkes bilecek ve kanatini bu yönde verecektir. Belki her meslekte doğru söyleyen dokuz köyden kovuluyor, ancak gazetecilikte tersi. Ne dersiniz, doğrusu bu mu? Takdir siz değerli okurların.

Kalın sağlıcakla...  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR