FAHİŞELİĞİN DE BİR RACONU VARDIR

                                              

     Allaha binlerce kez şükrediyorum ki bu gazeteyi kurdum, yoksa bu şehrin egemen güçleri Aslanları Kedilere boğdurmaya devam edeceklerdi, diyeceksiniz ki şimdi boğdurmuyorlar mı, elbette boğdurdukları da olmuyor değil ama bu gazete kurulmadan önce her gün bir Aslan bir kediye boğduruluyor idiyse şimdi ayda bir bu işlem yapılabilmekte. Bu zulmü yapanlar dün kullandıkları maşaları bugün de kullanıyorlar ama o maşalar Allahtan çok bizden korktukları için yedikleri naneleri çıkarırken kıçları yırtılıyor. Bundan on yıl önce bu şehirdeki basın birilerinin talimatları doğrultusunda haberler yapardı, haberlerin ardından da o insanların işi bitirilirdi. Hatta siyasi bir operasyon yapılacağı zaman önce o gazeteciler haberdar edilir, ardından operasyon yapılıp gazeteciler gerekli çekimleri yapar, içlerinden işlerine geleni yayınlayıp işi bitirilmesi gereken insanların işleri bitirilirdi. Bu düzen yıllarca böyle sürüp gitti, bu işi biz taa doksanlı yılların başında fark ettik ama elimizde ekonomik güç olmadığından yapacak bir şeyimiz de yoktu.
     
      Ne zaman ki siyasete girdik, aynı şer güçler bu kez bizi siyasetin dışına atabilmek için var güçleriyle çalıştılar, siyasetçisi bir yandan, esnafı bir yandan, tüccarı bir yandan benim siyasetin dışında kalmam için öyle büyük mücadeleler verdiler ki anlatamam. O zamanlar çoğu defa oturup kendi kendime acaba bir hatam mı var da bu insanlar benimle uğraşıyorlar diye sordum, ama inanın en ufak bir hata yapmamak için attığım her adıma dikkat ettim. Vezir Hazretlerinden teşkilat mensuplarına varıncaya dek herkesin işini görmek bir yana gönüllerini hoş tutmak için gecemi gündüzüme kattım. Ama maalesef bu insanlara yaranamadım, yaranamamak bir yana adamlar beni linç etmek için her türlü uğraşı verdiler. Dört yıl çalıştığım Belediyede her günüm çileyle geçti, ama bu bir hizmettir, bunu yapmam gerekir diye en ufak bir serzenişte bulunmadım.
   
     Beni siyaseten bitiremeyeceklerini görenler bu kez bize A Takımı operasyonu diye bir yafta vurdular ama o yaftayı vuranlar sadece benim ve merhum Kayıkçıbaşının bu işten zarar göreceğini hesapladılar, Vezir Hazretlerinin bu işten zarar görmeyeceğini zannettiler. O nedenle de Vezir Hazretleri 95 gün kaldığımız Cezaevinde bir kez olsun bizi gelip ziyaret etme gereği duymadı. Benim ifademe başvuranlar bana aynen şunu söylediler “ sen ben vekilim gidin hesabı asilden sorun de anında salalım seni” demiş olmalarına rağmen biz onu asla satmadık. Ama o anında bizi sattı ve bizimle ilgili sorulan sorulara gidin kendilerine sorun beni ilgilendirmez diyecek kadara da ileriye gitti. Ama bu arada yanındaki yalamaları sürekli benim aleyhimde piyasada aleyhte konuşup durdular, ben çıktıktan sonra da yanıma gelip bir geçmiş olsun dahi demediler. Ben oynanan oyunun farkına varınca anında bu gazeteyi kurmaya karar verdim.

    Gazeteyi kurduktan sonra zaman zaman ben, zaman zaman da o gün Genel Yayın Yönetmenliğimi yapan arkadaş Menderes Yiğit mahlaslı yazılar yazdık ama ben gazetecilik mesleğinden hiç anlamadığımdan her yazdığım yazıyı genel yayın yönetmenime verip ona düzelttiriyordum ve o yayına veriyordu. Yazdığım bir köşe yazısında Vezirin iki adamıyla ilgili eleştirilerde bulunurken bizim Genel Yayın yönetmeni küheylandan bilmem neden bahseden bir şeyler eklemiş oraya Allah şahit hiç haberim yok, kaldı ki ben bir adama küfür edeceksem açıkça ana avrat küfreder ona göre de tedbirimi alırım. Ama bu olayı hiç düşünmediğimden yazılan yazıdan sonra başta Vezir Hazretleri olmak üzere, talimatla haber yapan şehrin o günkü en böyyüük gazatacısı ve figüranları işbirliği yapıp, Ak Parti grup toplantısını Vezir Hazretlerinin evinin altında yapma kararı alıyorlar. Ben de gayet saf ve samimi olarak o toplantıya gidiyorum ama ben tam toplantı alanına girerken Vezir Hazretleri oradan ayrılıyor. Ben de hiç habersiz araçtan inerken Vezirin o iki adamı bana saldırıyorlar, haliyle ben de yere düşüyorum. Talimatla haber yapan böyyüük gazatacı da oraya gönderdiği adamına benim yere düşme resmimi çektirip ulusal basına servis ediyor. Şimdi bu yapılan böyyüük delikanlılık öyle mi?
    
      Nihayetinde bu olaydan sonra ben Belediyede kalmamaya karar verip kendimi Vezire attırmanın yollarını arıyorum, Cumhuriyet meydanındaki eski Tekel binalarının önüne koymak istedikleri iki katlı binaya red oyu verince Vezir Hazretleri benim eşyalarımı odamdan toplatıp aracımı, şoförümü alıp ilişkilerimizi bitiriyor. Bu olaydan sonra olup bitenleri zaten çoğunuz biliyorsunuz ancak şimdi bazı bayanların bu olayı gündemde tutup farklı yorumlarda bulunduklarını duydum. O bayanların neler yaptıklarından tutun da kimlerle düşüp kalktıklarından, hangi FETÖ cü eczacının yanında çalışan bayanı hangi kuruma koyduklarını çok iyi bildiğimden en ufak şüpheleri olmasın. Adamlığın raconu olduğu gibi Fahişeliğin de bir raconu olduğunu unutmasınlar biz adamlığın da en alasını biliriz fahişelik yapanlara da gerekeni yaparız. Benden söylemesi takdir onların kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR