EN GÜZEL TEMİZLİK ARACI PARA OLDU

Toplumun çoğunluğunun kabul ettiği her şey doğru olduğu anlamına gelmez, zira tarihin her devrinde bu tür olaylara sıkça rastlanmıştır, bu tür olaylar sadece tarih kitaplarında değil tüm kutsal kitaplarda zikredilmiştir. Tahrif olmamış, İncil ve Tevrat da ve Yüce Kitabımız Kuranı Kerim'de bu tür olaylar sıkça bahsedilir. Musa A.S. ın yaşadığı dönemde toplumun büyük bir kısmı kendisine karşı gelmiş, getirdiği dini benimsememekle kalmamış, bulunduğu bölgeden de çıkarılmak suretiyle zulme uğramıştır. İbrahim Peygamber inandığı Hanif dininin gereklerini yerine getirme noktasında kavminin ciddi baskılarına maruz kalmış Kabei Muazzamada bulunan Putları kırdığı için Nemrut tarafından ateşe atılmış, o günkü toplumun tamamına yakını bu olayı seyrederken Hazreti İbrahim'den yana olmak bir yana zalim Nemrut'un, Hazreti İbrahim'e yaptıklarına destek olanlar çoğunlukta idi. Cenabı Hak Enbiya Suresinin 21/69 ayeti Celilesinde “Ey Ateş İbrahimin üzerine soğuk ve selametli ol” emrini vermesi sonucu İbrahim A.S. yanmıyor. Nemrut ise Allahu Tealanın kendisine verdiği sivrisinek belası sonucu başına giren sivrisineğin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için emrindeki askerlere emir vererek kafasına vurdurmak suretiyle helak olup gidiyor.

Hazreti Adem'den Hazreti Muhammed'e (S.A.V.) kadar tüm Peygamberlere iman edenlerin sayısı inanmayanlardan sayıca çok daha fazla olması çoğunluğun desteklediği veya kabul ettiği şeylerin doğru olduğu anlamına gelmez. Efendimize Risalet görevi geldiğinde her yıl panayırlara gider, orada bulunanlara İslam Dinini tebliğ etmeye çalışırdı ancak toplumun ileri gelenleri ona en ağır hakaretlerde bulunurlar, ona görevini yaptırmadan bulunduğu mekanı terk ettirtirlerdi. Efendimiz Kabei Muazzzama da namaz kılarken Ebu Cehil hayvan bağırsaklarını üzerine attırarak onu mahcup etmeye çalışması, Ebu Lehebin yaptığı zulümler, en yakın akrabalarının ona sahip çıkmaması kendisini o kadar zor bir duruma sokmuştu ki Atalarının yurdunu, doğup büyüdüğü mekanı terk edip Medine'ye hicret etmek zorunda kalmıştır. On üç yıllık Mekke Hayatı efendimiz için adeta bir zulüm dönemi olmuş, kendisine arkadaşlık edecek insan sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Hicret için Allahu Tealanın emri geldiğinde Mekkeli kafirler ona dahi –hicrete- izin vermek istemeyince Efendimiz Hazreti Ebu Bekir ile birlikte gizli Hicret etmek zorunda kalıyor, hatta yattığı yatağa Hazreti Ali'yi yatırıp evin arkasından kaçarak hicret ediyor. Daha sonra yolda yaşadığı maceraları burada anlatmak istemiyorum ancak bu kadar zorluğa, yalnızlığa ve itilmişliğe rağmen Allah Resülü, pes etmeden hak davasını yaymaya devam ediyor ve nihayetinde Cihanşümül bir Dinin ortaya çıkmasına vesile oluyor. O nedenledir ki Yüce Rabbimiz Kitabında “Ümitsizliğe düşmeyiniz haklıysanız güçlüsünüz” buyurmaktadır.

Bu detayları anlatma nedenim toplumun her dönemde güçten yana olduğunu anlatmaktır, toplum hiçbir zaman ölçü olamaz, diyeceksiniz ki demokrasiyi nasıl izaz edeceksin Allah Resülünün irtihalinden sonra Hazreti Ebu Bekir'e biat edenlerin sayısı azınlıkta idi, ne zaman ki Hazreti Ömer mescitte Hazreti Ebu Bekir'e biat ederek herkesin biat etmesini istedi ondan sonra herkes biat etti. Hazreti Ömer Hilafetinin son günlerinde kendisinden sonra Halifeliğe gelecek ismin istişare ile belirlenmesini tavsiye emiş, bu tavsiyeye uyularak Sahabei Kiram tarafından bir heyet seçilmiş, seçilen heyet Hazreti Osman ile Hazreti Ali isimlerinde karar kılmış daha sonra hem Hazreti Ali ile hem Hazreti Osman ile yapılan görüşmeler sonucu Hazreti Osman'ın Halifeliğine karar kılınmıştır.Toplumların en güzel yönetilme şekli demokrasi olduğu tartışılmaz bir konudur ancak bu toplumun çoğunluğu her zaman doğru yapar anlamına gelmez. Dikkat edecek olursanız toplumun tamamına yakını makam, mevki ve para sahiplerine teveccüh ederler, o zaman bu teveccüh edilen insanların yaptıkları da doğru kabul edilmeli ama gerçekler tamamen bunun tersinedir.Bu yaklaşım biçimi çok yanlış bir yaklaşım biçimidir, teveccüh makamlara, mevkilere veya paraya değil karakterlere ve doğrudan yana olanlara olmadığı sürece sıkıntı var demektir.

Dilerseniz bu konuyu biraz açarak sözlerime son vereyim adam öldürmeye azmettirmekten tutun her türlü gayri meşru işlere bulaşıp bu konularda ceza alan bazı insanların sırf üç kuruşluk varlıklarından istifade etmek isteyenlerin o insanları ziyarete gitmeleri, onları bulunmaz Hint kumaşı ilan etmeleri veya toplumun teveccühüne layık insanlar sınıfına girdiklerini ima etmeleri yukarıda bahsettiğim konuların tıpkısıyla aynısı değil mi? İnsanları haksız yere öldürten caniler, başkalarının işyerlerini yağmalatan insanlar, fakir fukaranın üç kuruşunu manipülasyon yaparak iç edip başka taraflara gösterişler yaparcasına para dağıtmaya çalışarak popüler olmaya çalışmaları ne kadar gülünç bir durum olduğu ortada. İşin daha da vahim boyutu bu tür insanlara destek olmaya çalışan basın, yayın ve cemaat mensuplarının halleridir. Ne zamandan beri insanları öldürtenler toplumda hüsnü kabul görüyor çok merak ediyorum, hiç utanmadan, sıkılmadan sanki yapılan günahlar sevaba dönmüş gibi topluma lanse etmeye çalışmanın manevi vebalini unutmamalıyız. Eskiden günahları aklama kapısı tövbe idi şimdi ise para dağıtmak günahları aklama ve tövbe kapısı olmuş ama bunu kimse yutmaz haberiniz olsun. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR