DÜŞMANINLA İŞ TUTANDAN SANA DOST OLMAZ

Bu söz Şems-i Tebrizi’ye ait bir sözdür. Malumunuz Şems-i Tebrizi büyük üstad Mevlana Hazretlerinin tasavvuf âlemine girmesinde çok büyük etkisi olmuş, maneviyat sultanı bir insandır. Sadi Şirazi de Gülistan adlı eserinde aynı şeyleri söyler. Bu söylemleri söyleyen insanlar kafalarından uydurarak söylemezler, okudukları ve inandıkları Kur’an-ı Kerim’den, Hadislerden ve Ulemanın tavır ve davranışlarından etkilenerek söylerler. Kur’an-ı Kerim o kadar mükemmel bir İlahi emirler manzumesidir ki anlatamam, onda ne arasanız bulursunuz, beşeri münasebetlerdeki ölçüden tutun da aile mutluluğunuz için yapmanız gerekenlere, büyüklere nasıl davranılması gerektiğinden tutun da ticari hayatımızdaki ölçü tartıdan faiz ile alışveriş etmenin zararlarına dek her şeyi bulursunuz. Bu dediklerimize örnekler vermeye kalksak birkaç sayfa yazmakla bitiremeyiz ama bazı örneklemelerle maksadımızı anlatabiliriz.

    Örneğin kimlerle dost olmamız gerektiğini Allah Kur’an da “Allah’ın düşmanları ile dostluk yapmayınız.” buyurarak yasaklamış, büyüklerimizin yanında konuşurken yüksek sesle konuşmayı yasaklayan “Lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi” Peygamberin yanında sesinizi yükseltmeyin buyurmak sureti ile büyüklerimizin yanında sesimizi yükseltmememiz gerektiğini anlatmakta. Bir başka Ayet-i Celile de ise kibirli olmayı yasaklarken “Ve lâ temşi fîl ardı merahan, inneke len tahrikal arda ve len teblugal cibâle tûlâ(tûlen).” Yani Yeryüzünde kibirlenerek yürüme; çünkü ne yeri yarabilirsin, ne de boyun dağlara erer, onlara erişebilirsin şeklinde buyurmak suretiyle insanoğluna mütevazı olmaması halinde haddini bildiriyor. Anne babamızla ilgili kesin talimat vererek “lâ tekul lehumâ uffin” onlara yani anne ve babanıza öf bile demeyin buyurmakta ve ayetin devamında onlar seni küçükken nasıl şefkat ve merhametle büyüttülerse sende şimdi onları şefkat ve merhametle bak buyurmakta. Özetle Yüce kitabımız Kur’an gerek dünya gerekse ahiret hayatımızda mutluluğumuz için ne gerekiyorsa tamamını bizlere anlatmış. Şems-i Tebrizi Hazretleri düşmanınla iş tutandan sana dost olmaz derken ölçüsünü Kur’andan aldı.

    Benim de şahsen bu minval de bazı ölçülerim var. Düşmanlarımla iş tutanlara dost gözüyle asla bakmadığım gibi, dost dediğim insanların düşmanlarıyla da asla iş tutmam. Ne zaman ki o dost dediğim insanlar bana kazık atarlar ben de gereğini yaparım. Örneğin benim dost olduğunu düşündüğüm bir gazeteci arkadaşım bir ajansın Samsun temsilcisiydi, bu temsilcilik elinden alınıp başkasına verilince arkadaşıma yapılan bu yanlışlıktan ötürü temsilciliğin yeni verildiği arkadaşla iki yıl görüşmediğim gibi görüşme taleplerini de kabul etmemiştim. Ancak aynı arkadaşımın benim düşmanlarımla iş tuttuğunu görünce o arkadaşa gel görüşelim dedim ve görüştüm. Gazeteciliğe başlamadan önce bana dost gibi görünen ama asla dost olmayan birçok insanı bu minvalde defterimden sildim ve onların yükünden kurtulmuş oldum. Adamların bir kısmı o kadar enteresan adamlardı ki anlatamam benim günahım kadar sevmediğim hatta mahkemelik olduğum insanların yanından beni arayıp sana selamı var demeleri yok mu inananın çok incitiyordu beni ki bende zamanla bana dost görünmeye çalışan bu insanların tamamını hayatımdan çıkarttım.

     Üzülerek ifade etmek gerekirse yaşadığımız toplumda insanların büyük bir kısmı dostluk, adamlık, ilke nedir ve maalesef Allah rızası için dostluk yapmanın gerekliliğini unutan bir toplumda yaşamaktayız. Şairin dediği gibi ‘Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar’ misali insanlar size selam verirken dahi acaba bundan ne menfaatim olur hesabını yapar hale gelmişler. Bu durum toplum olarak fevkalade üzücü bir durum ki buda bizden sonraki nesillere çok kötü bir ahlak mirası bırakıyoruz demektir. Oysaki bizim ecdadımız böyle mi davranırdı? Dostluk onların olmazsa olmazlarından hayatın en önemli parçasıydı. Dostlarının düşmanlarıyla bırakın dost olmayı, mecbur kalmadıkça selam dahi vermezlerdi. Dostlarının acılarını da sevinçlerini de kendi acıları ve sevinçleri gibi değerlendirirlerdi. Şimdiki toplumda bırakın bu durumu herkes kullanmaya, sömürmeye adam arıyor. Bazen öyle enteresan işlerle karşılaşıyoruz ki aklınız şaşar. Adamlar arıyorlar efendim bizim bir haberimiz var yapar mısınız, sizin için cesur gazeteci diyorlar da ondan aradık. Biz de sazanız ya anında tabii ki kardeşim gel buyur dinleyelim seni gereken neyse yaparız dedik, adamlar geldi başlarından geçen olayları anlattı, özellikle de bizim düşman olduğumuz insanlarla ilgili yaşadıklarını anlatıyorlar ve olayı haber yapmamızı istiyorlar. Bizde,  tamam kardeşim olur yaparız ama sen beyanat vereceksin ya da belge vereceksin ki bunu haber yapalım deyince bana dönüp, bak şimdi olmadı beni hiç bu ile karıştırmayın deyince o adamları dayaktan öldüresim geldi. Adamlar, kendilerine uşak arıyorlar. Çok enteresandır, bunu yapanlar içerisinde gazeteciler de var. Geçenlerde birisi aramış, efendim benim çocuğum senin düşmanın olan falancanın yanında çalıştı ama onu sigortalı dahi yapmadan çıkardı, bunu bir haber yapar mısın deyince olur ne demek sen beyanat ver bizde yapalım dedim ve aldığım cevap; ama olmaz ki beni niye bu işin içine sokuyorsunuz oldu. Ona o an öyle bir laf söyleyesim geldi ki anlatamam.  Demek ki o gün iyi günümdü adama kötü söylemeden işi bitirdim. Toplumun büyük bir kısmının bu minvalde olduğunu düşündüğümden bugün bu konuyu sizlerle paylaşma gereği duydum. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR