DÜNYA-AHİRET DENGESİ

Dünya anlamsız değildir. Bir çok insan, her hangi bir sorunla karşılaştığında dünya için “Yalan Dünya” kavramını kullanmaktadır. Halbuki ! Dünya yalan değil geçicidir. Yalan; olumsuz bir kavram, geçici; süreci anlatan bir tanımdır. Dünyanın, ahiretin tarlası olduğunu ilah eden Peygamberimiz, ahiretin kazanılması dünyanın yaşantısına bağlı olduğunu bildirmiştir. Dünya-ahiret dengesinin doğru kurulup-işletilmesi halinde; hem dünya, hem de ahiret güzel olacaktır. İnsan için; Rabbına ulaşacak ve Rabbıyla barışık bir ahiret yaşayacak ortam dünyada geliştirilmektedir. Dünyası iyi olmayanın ahireti de iyi olamayacaktır. Dünyası kötü olanın ahireti de kötü olacaktır. Kulluk için yaratılmış olan insanın, bu kulluğunun sonuçları dünyada belirlenecektir. Kulluk imtihanının soruları dünyada cevap bulacak, sonuçlarıyla ilgili gelişmeler de ahirette görülecektir.

Dünya nasıl yaşanırsa, ahiret de öyle yaşanacaktır. “Nasıl yarasanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz, nasıl dirilirseniz öyle haşr olursunuz” Peygamberi beyandan hareketle, insanı yaşamının yansıması ahiret yaşamını da oluşturacaktır diyebiliriz. Öyleyse ! Dünya yaşamının nasıl olması gerektiği iyi bilinmeli ve bilindiği şekliyle de yaşanmalıdır. Ahiret hayatı da iyi bilinmeli, ahirette nerede ve nasıl olunacağı ile ilgili bir düşünce oluşmalıdır ki, ona göre bir hayat şekli dünya da tercih edilmiş olsun. Esas olan; Allaha iman ve ahiret inancıdır. Her ikisi de Allaha itaatin ve ibadetin yapılmasıyla kendisini gösterecektir. Allah inancıyla, ahiret tasavvuru doğru şekillenmiş olanların, dünya ve ahiret yaşantısında her hangi bir sorun olmayacaktır. Allaha inanın kulun, itaat ve ibadet sorunu yoktur. Ahiret inancı ve tasavvuru düzgün ve doğru olanın, ahirete hazırlıkla ilgili her hangi problemi söz konusu olmaz.

Ölümden korkmak yerine, ölüme hazır olmamaktan korkmak anlayışı, sözünü ettiğimiz süreci anlatmak için en güzel tarifi oluşturmaktadır. Ölüme hazır olmak; Allaha itaat, insanlara hak ve adaletle yaklaşım, canlılara merhametle davranmak şeklinde tamamlanmaktadır. Bu şekliyle yaşanmış bir dünya hayatı, ahiretin de sermayesini oluşturacak, dünyayı ahiretin tarlası olarak beyan eden Peygamberi tarife de uygun olacaktır. Peygamberimiz; ölen kimselerin amel defterinin kapandığını bildirir. Ancak üç kişinin amel defterinin de açık kaldığını ve kıyamete kadar bu amel defterlerine, kişi ölmüş olsa bile yaşıyor gibi notların devam ettiğini hatırlatmıştır. Bunlar; salih evlat bırakanlar, sadaka-i cariye yapmış olanlar ve faydalı ilim bırakanlar… Bazılarının, sehven veya düşünmeden “Yalan Dünya” dedikleri, fiziken ve bedenen yaşanan dünyadan ayrılınca bile, yukarıda kategorisi belirtilen fiilleri işleyenlere olumlu sicil notları yazılmaya devam edecektir.

Dünya; yalan değil geçicidir ve ahiretin de belirleyicisidir. Kul; ahirette nasıl yaşayacağını düşünerek dünya hayatı tercih etmeyecektir. İyi bir Mü’min için Allaha iman ve itaat esastır. Bunu yerine getirenin zaten ahireti güzel olacaktır. Elbette; bu dengenin kurulmasında ibadetler önemli bir rol oynayacaktır. İbadetsiz Müm’min olmayacağı gibi, her ibadet de mümini kurtarmayacaktır. Doğumla başlayan dünya hayatı insan için, ahiretin önsüzü gibidir. Önsözde; içeriğin nasıl olduğu ve sonucun nereye evrileceği görülmektedir. İnsan için de; ahiret hayatının nasıl olacağı, dünya hayatındaki yaşamının şeklinden anlaşılacaktır. Her insan, kendisinin ahiretteki yerini çok rahatlıkla bilecek durumdadır. Bunun için elbette sorumluluklarının neler olduğunu bilmesine ihtiyaç vardır.

Dünya-ahiret dengesinin doğru denklem üzerinden kurulup/yürümesi; insanın imanı, itaati ve ibadetine bağlıdır. Dünyası güzel olanın, ahireti de güzel olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR