Dindar İnsan mı, Laik İnsan mı?

Gün geçmiyor ki görsel veya yazılı medyada can sıkıcı, iç karartıcı, insanı kahredici hatta sinirlendirici bir kanunsuzluğa, haksızlığa, ahlaksızlığa ve zulme raslanmasın.Hırsızlık ve soygun olayları, eşini, sevgilisini(!) bıçaklama, sokaktaki masum insanların araçlarını ,belediye otobüslerini, mağazaları yakma, uyuşturucu, silah, kadın kaçakçılığı, kalpazanlık, sokakları cehenneme çevirme, adam kaçırma, tehdit, rüşvet, aile içi şiddet, alkol, fuhuş, ihaleye fesat ve vurgunlar, (Kamu ihale kurumundaki vurgun), kck, pkk,ve diğer örgütlerin eylemleri, sivil, resmi ve askeri çeteler, yolsuzluklar vs, vs,toplumun huzurunu felç eden,devleti zarara sokan saymakla bitmeyen yüzlerce olay. Her gün birkaç çete çökertiliyor, onlarca insan eşzamanlı operasyonlarla gözaltına alınıyor, veya tutuklanıyor. Burada emniyet teşkilatımızı takdir ve tebrik , etmek lazım. Çok büyük ve fedakarane başarılar sergiliyorlar. Onlara minnettarız. Ama herkesin başına da bir polis dikemeyiz. Bu işin bir başka boyutu. Kaldı ki yasalar ve cezalar çok yetersiz ve caydırıcı olmadığı gibi adeta teşvik edici de. (ben şahsen bazı suçlar için Meclis onaylı idamdan yanayım) Bize ne oldu? Biz böyle değildik; biz böyle bir geçmişten gelmiyoruz. Bizim medeniyetimiz, örf ve adetlerimiz, geleneklerimiz, insani ve ahlaki değerlerimiz, hak, hukuk, merhamet, yardımlaşma, fedakarlık, saygı, sevgi anlayışımız böyle değildi. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildi.Komşusu siftah etmeden ikinci müşteriyi kabul etmeyen esnaflarımız vardı. Koskoca altıyüz küsür yıllık Osmanlı tarihinde hırsızlık veya soygundan dolayı sadece bir veya iki el kesilmişti. Devletin malı, parası haramdı. Devlet başkanları(padişah), hakim(kadı) karşısında halktan biri ile yan yana muhakeme edilirdi.Haksızsa cezası ne ise kesilirdi. Ordu seferde iken yediği üzümün bedelini bağa asıyordu. Gayrimüslim ahali Osmanlı yönetimini, kendi yönetimlerine tercih ediyorlardı. Fetihler başka türlü hızlanamazdı. Eşler Allah'ın bir emaneti idi ve anne-babaya ööf bile denmezdi. Her türlü haksız kazanç haram sayılırdı ve ona kimse yanaşmazdı. Sonra ve şimdi ne oldu? Şu oldu : İnsanlar dinden uzaklaştı veya uzaklaştırıldı. Başbakanın bir ifadesi üzerine yine dindar nesil, laik nesil tartışması başlatıldı. Bu milletin insanlarına dindarlığı layık görmeyenler acaba neyin peşinde olabilirler?Laik devlet dindar insan yetiştiremezmiş. Bu laikliğe tersmiş. Tersi dönenler her olumlu olayı ters görürler. Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri laik insan yetiştirmiş ama ideal bir toplum yaratamamış. Aksi takdirde yukarıda saydığımız durumlar ortaya çıkmazdı. Devlet kendi yönetiminde, mevzuatında laik olabilir. Öyle de olmalı. Ama devletin laik olması halkın da laik olmasını gerektirmez. İnsanı devlet gibi, sistem gibi dinden ayrı düşünemezsiniz. Çünkü din zaten insanlar için gönderilmiştir. Amacı da insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu göstermektir.Bu anlamda ancak hayvanlar laik olabilir. Eğer insan bilinçli bir din eğitiminden geçirilirse yukarıda saydığımız olumsuzluklardan pek azı meydana gelir. Dinin yerine ne koyarsanız koyun hava civadır. Dindarlık, laikliğin de, Cumhuriyetin de, sosyal dayanışma ve kaynaşmanın da teminatıdır. Halklarla halkların, halkla devletin barışık yaşamasının çimentosudur.Devleti çakal ve akbabalardan, halkı da içindeki akrep ve yılanlardan emin tutmanın yolu budur. Yani Allah korkusudur. Her insanın içine bir polis koymaktır. İnsanlarımız bu eğitimi nereden alacaktır? Elbetteki eğitim kurumlarından. Ancak oralarda verilen din bilgisi dersleri amacından son derece uzaktır. Konuları fasafisodur. Pratiğe yönelik değildir. Davranış değişikliği sağlamıyor. Halkın % 98 inin müslüman oluşu da doğru değildir. Sadece kimliğindeki bir kelimeden ibarettir. Oysa Milli Eğitimin temel amacı iyi, dürüst, erdemli, ahlaklı, vatana, millete ve yasalara bağlı . . . vatandaşlar yetiştirmek değil midir? İyi bir din eğitimi, bu değerleri size en mükemmel bir şekilde sağlar. Ama siz milli eğitimin temel amacını gerçekleştirmeyi tek partinin ilke ve inkılaplarna bağlı kalmaya endeksler, referans olarak onları alırsanız, bugünkü toplum tabloları ortaya çıkar.Toplumda üç çeşit insan vardır: Hep vermeden alanlar, verdiği kadar alanlar veya aldığı kadar verenler, ve bir de almadan verenler, önce kendini değil başkalarını düşünenler; yaşama değil yaşatma idealinde olanlar. İşte gerçek müslüman ve milliyetçiler bunlardır. Bu tür insanları yetiştirmeliyiz ki devlet de millet de rahat etsin. Saygılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Özduman Arşivi
SON YAZILAR