Ahmet Ufuk Erkan

Ahmet Ufuk Erkan

DENİZ OLACAK GÖZYAŞLARI VE BİR MUSA BULUNMAYACAK

Ne zaman sararmış, düşmüş bir yaprak görsem, hâlâ, sizin göğsünüze koyulan yıldız gelir aklıma. Zira daha çocukken, o yıldızı, kuru bir yaprak sanmıştım… Tüm sinema, başınıza gelenlere ağlardık. Biz, sizin için ağlardık…

 

                        Trenlere bindirilirdiniz. Çocuklarınızı sizden, canhıraş feryatlarla koparıp alırlardı. Biz ağlardık. Biz, sizin için kana kana ağlardık hep.

 

                        Siyah-beyaz bir Şarlo filminde, o kadar komediye rağmen, biz yine ağlayacak bir şey bulurduk, diğer filmleri hatırlayıp. O, Hitler’i taklit ederken… Ve bu yüzden, büyük ihtimal bu yüzden en çok, hiç faşist olamadık çoğumuz. Size ağlarken, faşist olmak mümkün değildi.

 

                        Marathon Man filminde, o kamplarda işkence yapan biri vardı. Mendele mi ne? O’na nasıl gıcıktık biz. Siz, nabızlarınızın üstünde numaralarınızla, o, sizi tanımlayan rakamlarla… Biz, tüm sinema size ne çok ağlardık…

 

                        Hangi film tam hatırlamıyorum şimdi, geçmiş zaman yalan olmasın. O filmde, Nazi kampı artığı birkaç ihtiyar, mezar taşlarına minik çakıl taşları koyuyordu. Hafızamızdaki eski anılarla, sizin bile ağlamayacağınız kadar ağladık biz o sahnede. Size ne çok ağladık; asla bilemezsiniz…

 

                        Kitabınızı okudum ben. Her kitap gibi işte. Bağlısını yönelten, akıl veren… Az daha okusam, kesin terbiye olurdum. Siz her gün okuyorsunuz…

 

                        “İnsanoğlunu, kendi tasviriyle yarattı, kâinatın sahibi yüce tanrımız; elleriyle biçim verdi… Her şey, o’nun ihtişamının göstergesidir…”

 

                        İşte, en çok buna ağlanır; değil mi? İnsandınız. Öyle doğmuş olmaktan başka suçunuz yoktu. Yanlış anlamayın, zaten bunda bir suç yoktu. Öyle doğmak kimin elinde ki? Hatta bir gün, genç yaşta ölen bir edebiyat öğretmeni bana, “Musa’nın işi zor” demişti. Anlamıştım ben, ne demek istediğini. Utanmayın diye söylemiyorum. Musa’nın işini en çok siz zorlaştırdınız. Tamam, aramızda kalsın hadi…

 

                        Sonra ne oldu size bilmem. Çocuktum. Korsana benzeyen bir adam hatırlıyorum. Moşe Dayan. Türkçe düşünüyoruz ya o yaşlarda; bir şeylere sabreden diye anlamıştım o ismi.  Ülkenizin önemli bir adamıydı. Sonra, bir kadın hatırlıyorum. Hayal meyal adı, Golda Meir’miydi?  Benahem Begin; bir de O’nu hatırlıyorum.  Çocuktum. Filmlerde ağlamışlığım vardı. Olanları anlamayacak kadar çocuktum. Hepimizin ağlamışlığı vardı size. Kafamız kazan gibi…

 

                        Evimizde farklı farklı şeyler konuşulsa da biz tüm filmlerde sizden yanaydık. Size ne yaptı bu dünya? O filmlerin kahramanları, sizlere ne oldu?

 

                        Göğsünüze, solgun birer sonbahar yaprağı gibi takılan yıldızı, siz de şimdi birilerinin göğsüne taktınız. Sizi fırınlara gönderirlerken, kan çanağı gözlerle seyretmiştik sizi. Siz de onları aratmayacak şeyler yaptınız; iyi mi?..  Koca koca setler çektiniz. Kimi kimden ayırıyorsunuz?

 

                        Sizin için ağlamış olanlar, şimdi yaptıklarınız için ağlarsa… Eğer bunu başarabilirsek, işte bu gözyaşları boğacak sizi.

 

                        Her insan, yeteri kadar gözyaşı dökse, sizi siler süpürür.

 

                        Ve bunu asla unutmayın. En çok bu gözyaşı, deniz olacak önünüzde. Asla bir Musa da bulamayacaksınız, asasıyla denizi yarsın…

 

                        Ağlayalım birlikte Kudüs’e doğru.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Ufuk Erkan Arşivi
SON YAZILAR