DEMOKRASİNİN BEDELİ

27 Mayıs 1960; ülkemiz için kara bir leke olarak tarihimizde yer almıştır. Tek parti döneminden demokratik hayata geçişin on yıl sonrasında, millet iradesi gasp edilmiştir. Sonrasında da darbe yönetimi; demokratik sistemin sembol ismi haline gelen dönemin başbakanı sayın Adnan Menderes ve bakan arkadaşlarını idam ettirmiştir. İdam kararının verilmesi de, uygulanması da, hukuki ve kanuni değildir. 

O kararı verenler de, verdikleri kararın yanlış olduğunu mutlaka bilmiş olarak kalemlerini kırmışlardır. Hakimlerin ideolojik zihni kodları da karara etki etmiştir. Zira, demokrasi; millet egemenliği anlamına gelmekte, milletin milli ve dini değerlerinin de yaşam hakkı bulmasına fırsat sağlamaktadır. Özellikle dini değerlerin ve buna bağlı olarak dini yaşamın önünün açılması, sayın başbakanın idamına giden süreci de başlatmıştır. Çok sığ iddialarla ülkenin başbakanı idam edilmiş, böylesi iddialarla mahkeme önüne çıkartılması bile, en az idam kadar incitici olmuştur. 

İdam edilen sayın Adnan Menderes hiçbir şey kaybetmemiştir. Hatta, “Şehitlik” gibi, ahirette, en üst manevi makam olan Enbiyalarla birlikte olabilecek bir değere sahip olmuştur. Arkasında bıraktığı ülkesi, milleti ve geleceği de kendisinden şerefle bahsetmiştir. Bir fani için bundan daha kıymetli ve değerli bir ölüm şekli söz konusu değildir. Eşi ve evlatları elbette acı içinde yaşamışlardır ama şerefle ve alınlarının akıyla toplumun gözdesi ve kıymetlisi olmuşlardır. 

Hakkında idam kararı veren zihinler ve o zihinlerin içinde bulunduğu bedenler nasıl bir ruh haliyle ömürlerini sürdürmüşlerdir acaba ? Yastığa kafalarını koydukları her an fıtratlarıyla kavga etmişlerdir eminim, bunun için de ömürleri boyunca belki hep sarhoş gezmeyi ve yaşamayı tercih etmişlerdir. Verdikleri kararı düşünmemek, o kararın topluma yansıyan sesini duymamak, aileye verdiği acıyı hissetmemek için kulaklarını ve kalplerini tıkamak zorunda kalmışlardır. O gibiler için Kur’an; “Onların kulakları, gözleri ve kalplerinin olmadığını” açık bir dille hatırlatmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmamıştır. Kuruluşunda da, devamında da çok bedeller ödenmiştir. Tarihteki, demokratik rejimler; kendileri için bedel ödeyenlerin kanları üzerinde yükselmişlerdir. Gücünü haktan ve halktan alan topluluklar; hem uzun süre yaşamışlar, hem de huzurlu ve mutlu olmuşlardır. Diktatörlük; hakka ve halka karşı ihanettir. Tek parti dönemi de ülkemiz de ihanetin, zulümlerin, baskıların dönemi olmuştur. Aslında Cumhuriyetle birlikte başlayan süreç, demokrasinin arefesidir ve alkışlanacak bir yürüyüştür. Ancak, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüyle başlayan zulüm dönemi inanç değerleri üzerinde kendini göstermiştir. O dönem baskıları; cumhuriyetin değil, devleti idare edenler arasında bulunan bir kısım millet düşmanı idarecilerin ürünüdür. 

Hak ve halk değerleriyle örtüşmeyen uygulamalar fazla yürümemiş, toplum kendi içinden değerlerine uygun ve Cumhuriyet rejiminin gereği olan demokratik sisteme bedeller ödeyerek geçmiştir. Demokratik sistemin en belirgin uygulaması da; insani ve islami, hakkı ve halkı dikkate alan konuların toplum yaşamına yansıması olmuştur ki, bunların başında “Türkçe Ezan” gelmektedir. Rusya ile yakınlaşma, ülkenin kendi aklını kullanması gibi dünya konjoktürüyle ilgili diğer başlıklar da, millet ve devletin değerlerine döndüğünü göstermiştir. Demokratik sistemin ülkeye hakim olmaya başlamasıyla, cunta heveslileri rahatsız olmuş, milletin ordusuyla millete karşı darbe yapıp, “Demokrasiye Bedel” ödetmişlerdir. 

Darbeciler ve sonrasında Demokrasi Kahramanlarına idam kararı veren, “Zihni Karanlık Güçlerin” kalemşörleri; yaptıkları yanlışların izahını hiçbir zaman yapamamışlardır. Demokratik sistem kendini revize etmesini bilmiş, darbelerden sonra milletin sesi çok daha güçlü olarak sandığa yansımıştır. 

Özgürlükler; hiçbir zaman bedelsiz elde edilememiş, haklarda; kendiliğinden verilmemiştir. Ülke demokrasimizin bedelini milletimiz ödemiş, karşılığında şehadeti elde etmiştir. Bedel ödetenlerin ödeyeceği bedel ahirette olacak, milletimiz de onlara yanı başlarından bakacaktır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR