CİDDİ KUŞKULARIM VAR

CİDDİ KUŞKULARIM VAR

Konumuza girmeden önce bayramın ilk günü kaybettiğimiz Ali Kama ağabeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Ali abi çok farklı bir insandı. Biz onunla 1982 yılında ben Of’ta imamken babası Numan Hoca da Of müftüsü iken tanışmıştık. O Çayeli’nde öğretmenlik yapıyordu daha sonra o da ben de Samsun’a gelince burada dostluğumuz devam etti. Dünya görüşlerimiz farklı olsa da çok iyi anlaşıyorduk. Onun insanlara bakışı farklıydı, hiç kimseyi siyasi düşüncesine göre değerlendirmez, insan olduğu için sever, herkesle arkadaşlık yapabilecek bir yapıya sahipti. Uzun zaman Hürriyet Mahallesindeki yurdumuzun yanında oturmuştu, neredeyse her gün görüşürdük, daha sonra Atakum’a taşındı ama yine bizi unutmadı. Arada gelir gazetede lahana çorbası içer sohbet ederdik, ölümü bizi ziyadesiyle üzdü. Allah rahmet eylesin, çocuklarına ve eşine başsağlığı dileyerek konumuza geçmek istiyorum.

Bu şehirde FETÖ’den sıkıntı yaşayan tek gazeteci bu fakirdir. Siyasi uzantıları aracılığı ile 2009’da başlattıkları operasyonlarda evlerimizi, iş yerlerimizi, arabalarımızı, yazlıklarımızı, her yerimizi arayıp operasyonlar yaptıran bunlardı. Mahkemelerde savcılar dört kez beraat istedikten sonra ceza almamız için devreye girip derin mahfillerde uğraş verenler de bunların uzantısı olan bürokratlar ve siyasetçilerdi. Bunların tamamını adım gibi biliyorum ama buna rağmen bizimle uğraşan FETÖ’cü siyasetçilerle ve bürokratlarla çok uğraşma gereği duymadım çünkü ben ilahi adalete sonsuz güvenen bir insanım. Neticede er ya da geç her şey ortaya çıkıyor, herkes yaptığının bedelini ödüyor. Bakın o şaşaalı siyasetçilerle ilgili son günlerde çıkan iddialara ve mahkeme ifadelerine ne duruma düşmüşler. Allah kimseye bu tür rezillikleri yaşatmasın. Yaşadığımız bunca sıkıntıdan sonra bu konuları unutmaya çalışırken son zamanlarda bazı olaylara şahit olunca emin olun ciddi anlamda kuşkulanmaya başladım. Maalesef bu örgüt hala güçlü ve hala perde arkasından ciddi anlamda varlığını sürdürüp ülkeye zarar vermeye devam ediyor.

Bayram münasebetiyle bazı ziyaretler ve görüşmeler yaptım. Bu görüşmelerimde enteresan şeyler öğrendim, sokağa çıkma yasağında o kadar enteresan işler olmuş ki anlatamam. Bazı Belediye Başkanları ve AK Partili bazı iş adamları öyle enteresan şeyler yaşamışlar ki aklınız durur. Yaşadıklarını da yanlış anlaşılır diye kimseye anlatmak istemiyorlar. Sokağa çıkma yasağı olduğu günlerde bazı Belediye Başkanları ve sokağa çıkması serbest olan iş adamları ve siyasetçiler polis kontrol noktalarında durdurulup ceza yazılmak istenmiş, hatta bir kısmına da ceza yazılmış. Buna itiraz edenlere ters kelepçe takmaktan tutun da darp etmelere varan akıl almaz uygulamalar yapılmış. Belediye Başkanlarına sokağa çıkamazsınız size de yasak benzeri baskılar ve mobbing türü uygulamalar yapılmış, olaylar İçişleri Bakanlığına intikal edince bakanlık müfettiş gönderme kararı almış.

Bu olayları öğrenince aklıma yeni yaşadığım bir iki olay geldi. ‘Tarihi Amisos Kenti Hikayeleri’ olarak yazdığım köşe yazılarımın baş tarafına bu olay tamamen hayali bir olaydır ve gerçeklikle ilgisi yoktur demiş olmama rağmen böyle bir yazı için hakkımda iddianame düzenlenerek dava açılmıştır. Bir de buna ilave olarak geçtiğimiz hafta emniyetten bir polis arkadaş aradı. Benim 2012 yılında yazdığım köşe yazısını birisi şikayet etmiş ve savcılık da benim ifademin emniyet vasıtasıyla alınmasını söylemiş. Basın kanunu açık ve net ortada. Basın suçlarında şikayet ve dava açılma süresi altı aydır, altı aylık zaman aşımı geçtikten sonra yapılan şikayetlerde zaman aşımı nedeniyle şikayetin reddedilmesi gerekir ama her ne hikmetse şikayetçi, bana iftiralar atmak suretiyle sürekli suç uyduran husumetli olduğum bu kişi sanki gazetedeki köşe yazısını sekiz yıl sonra dün öğrenmiş gibi şikayetçi olup, savcılığın da şikayeti yasal süresindeymiş gibi değerlendirip işlem yapmasını ve benim ifademin alınmak istemesini garipsedim. İşin daha da enteresan tarafı benim böyle bir konuyla ilgili yasal süresinde yaptığım şikayetle ilgili de savcılığın aynı polis arkadaşa, Adnan Bey yazıyı ne zaman okumuş ve haberdar olmuş diye benim ifademe müracaat et demiş olması. Benimle ilgili sekiz yıl önce yazdığım bir yazıdan dolayı yapılan şikayete ilişkin ifademe başvurulurken benim yasal süresi içerisinde yaptığım şikayetle ilgili ne zaman bu yazıyı okumuş diye ifademe başvurulması bana çok enteresan geldi.

Üzülerek ifade etmek gerekirse bu şehirde son zamanlarda bazı şeyler ters gitmeye başladı. Hükümetin açıkça destek verdiği biyoenerji santralinin yeri ta 2006 yılında tarım dışı kömür depolama alanına çevriliyor ama her ne hikmetse bu yok sayılıp belediyelerin yaptığı planlar iptal ediliyor, verilen ruhsatlar iptal ediliyor, yetmedi yüz milyon doların üzerinde yatırım yapılan ve ülkenin dışa bağımlı olduğu enerji ithalatına bir nebze katkı sağlayacak olan inşaata mühür vuruluyor. Bu da yetmiyor HDPli bir vekil ta İzmir’den bu konuya müdahil olmaya çalışıp olayı büyük bir başarı olarak sosyal medya hesabından yayınlıyor. Tüm bu olup bitenlere kimsenin sesi soluğu çıkmazken gizli bir el adeta bu tür konuları ilmik ilmik işleyerek halkla devleti karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Tüm bu yaşananları görünce ciddi anlamda kuşkulanmamak mümkün değil. Umarım yetkililer gereğini yapar da bu gidişata bir dur denilir yoksa durum vahim haberiniz olsun. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR