CEMAAT MENSUBUNDAN GELEN ...

CEMAAT MENSUBUNDAN GELEN YORUMU AYNEN YAYINLIYORUM

İki gün önce “ Bediüzzaman hazretleri Mezardan çıksa ne der acaba” başlıklı yazıma gelen bir çok yoruma editörden cevap adı ile cevap verdim ancak aşağıda noktasına virgülüne dokunmaksızın yayınlayacağımız yorum çok hoşuma gittiğinden siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Bu paylaşım daha önce yazdıklarımın arkasında olmadığım anlamına asla gelmez, yazılarımda bahsettiğim Himmet, Platin, Altın, Gümüş adam konusundaki düşüncelerimin sonuna dek arkasındayım ancak aşağıdaki yorumu yapan arkadaşımız hem çok dolu bir yazı yazmış, hem yapıcı bir eleştiride bulunmuş. Bu tür eleştirilere kulak vermez isek hem nefsimize, hem de muhataplarımıza zulmetmiş oluruz. İşte bu yüzden gelen yorumun noktasına virgülüne dokunmaksızın sizlerle paylaşma gereği duydum. İşte o Yorum;

Hz. Ömer efendimizin (r.a.), hilâfeti döneminde İslâm diyarında bilhassa Medine'de çok şiddetli hissedilen bir kıtlık yaşandı. Koca Ömer, başını yere koyar ve Cenab-ı Allah'a “Allah'ım, benim yüzümden Ümmet-i Muhammed'i helâk etme!” diye dua ederek yalvarırdı.

Bu, bir sorumluluk
şuuru olduğu kadar, aynı zamanda bir gerçektir de. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de okuyoruz ve merhum Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde de detaylı olarak anlatılıyor. Hz. Musa (a.s.), kavminden o kavmin temsilcileri konumundaki 70 kişiyi seçerek Tur Dağı'na çıkardı. Bu 70 kişi, orada Hz. Musa'ya Cenab-ı Allah'ın konuşmasına şahit oldu. Gerçi Hz. Musa gibi vahyi duymadılar, fakat bu vahyin ortamına ve bütün işaretlerine şahit oldular. Ne var ki, buna rağmen “Ey Musa, Allah'ı açıkça görmedikçe inanmayız!” dediler. Çünkü onların akılları gözlerindeydi ve göz ise maneviyata kördü.

Bunun üzerine Hz. Allah (c.c.), üzerinde bulunduklar
ı dağı dehşetli bir şekilde sarstı. 70 kişi ölüm derecesinde yere serilirken, Hz. Musa (a.s.) başını yere koydu ve “Allah'ım, içimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk eder misin…?!” diye yalvardı ve af dilendi.

Cenab-
ı Allah bunu Kur'ân'da anlatırken, bütün bir İsrail Oğulları'na “Böyle yaptınız!” der. 70 kişinin yaptığı neden bütün bir kavme mal ediliyor? Hocaefendi kasetlerinde bunu şöyle açıklamakta: “Onlar, kavimlerinin temsilcileriydi; her bakımdan bütün bir kavmi temsil ediyorlardı. Allah, öndekilerin kalplerine bakar.”




Her gün sabahlar
ı kalktığımda kanalları, bilhassa haber kanallarını tararım, “Acaba yine bir felâket yaşandı mı” korkusuyla, bunu yaparım. Bunu bazıları yanlış anlamasın diye yazıyorum; çok yakın çevremden tanıdığım ve 30-35 yıldır tanıdığım insanların hacet namazı kılıp dua ettiklerini biliyorum / görüyorum / yaşıyorum. Ülkenin ve baştakilerin salâh ve ıslahı için bunu yaptıklarını çok iyi biliyorum... 12 Haziran 2011 seçim akşamından bu yana da, zafer sarhoşluğuna dönüşen bu âdeta psikolojik travma halinin de hala bazılarında fazlasıyla devam ettiğini de görüyorum ve çok da üzülüyorum…

Ali Ünal' “Ustal
ık Dönemiyle İlgili Üç Endişe”
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1178741
ba
şlığıyla yazdığı makalesinde bu durumu somut bir biçimde anlatması söz konusu idi. Ancak artık ne yazık ki, her gün bir değil, birkaç felâket haberiyle karşılaşıyoruz, değil mi? Ve sarsılıyoruz ve bunları artık öyle kanıksıyoruz ki, tebrik edilmesi gereken Fatih Terim'in gösterdiği kadarcık bile olsa, bu duyarlılığı göstermesi gerekenler, sanki hiç göstermiyorlar mı ne?..
Ülkenin ba
şında kara bulutlar dolaşıyor. Bunu bazıları anlamasa, anlamak istemese ve farklı yorumlayacak olsalar da, Hz. Bediüzzaman'ın halâ hayatta olan –Cenab-ı Allah başımızda duacı ve paratoner olarak daha uzun ömürler, afiyetler ve sıhhat bahşetsin– Mustafa Sungur ağabeyin anlattığı bir hadisedir. DP iktidarının son yıllarında ehlullah, artık DP ile kalbî münasebetlerini keserler. Aralarında konuşurlarken, “Sadece Bediüzzaman desteğini çekmedi. O da çekse DP gidecek” diye de konuşurlar.

Rahmetli Tahsin Tola abiye yap
ılan bir haksızlık üzerine, nihayet Hz. Üstad da kızar ve yanındaki talebelerine o kendine has konuşma tarzıyla, son derece ciddî bir şekilde “Ben de bıraktım kardeşlerim!” der. Yanındakiler dışarı çıkarlar, fakat Hz. Üstad, onları hemen geri çağırır ve şöyle der: “Kardeşlerim. Ben de bıraktım dedim ama arkadan büyük bir anarşinin geldiğini gördüm. Ben desteklemeye devam edeceğim.”

Hz. Üstad, vefat
ına yakın Ankara'ya gelirken Gölbaşından geri çevrilir ve şehre alınmaz. Söylediği şu olur: “Menderes, beni CHP'ye rüşvet verdi.” O, 31 Mart 1909 hadisesi münasebetiyle kendisini idamla yargılayan mahkemeye de şunu söyler: “Ölümüm, nevruzumdur.” Evet, Allah, 51 yıl önce söylediği bu sözde onu yalan çıkarmadı. 1960 yılının 23 Mart, yani Nevruz gecesi –ki o gece Ramazan'ın da 23., büyük ihtimal o yılın Kadir Gecesiydi– ruhunun ufkuna yürüdü ve 2 ay 4 gün sonra meşum 27 Mayıs darbesiyle DP. devrildi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yüz karası olarak DP iktidarının belki en samimi üç siması dar ağacına çekildi. O gün bugün o meşum hadisenin şeametlerini de hala ülke ve insanları olarak yaşmaktayız halâ!..

Hz. Bediüzzaman, “Kâinat
ı ayakta tutan câzibe-i umumiye (genel çekim) kanunu değil, Kur'ân'ın cazibesidir. Kur'an, yerküre kafasının aklıdır, düşünme melekesidir. Bu akıl yerkürenin kafasından çıktığı (yani artık ona iman ve itaat edilmediği) zaman, yerküre beyni çıkarılmış kuş gibi gider kafasını bir gezegene çarpar ve Kıyamet'i koparır” der. Kendisine yapılan bir zulüm karşısında o zulmü işleyen zalim –muhtemelen Nevzat Tandoğan– için “Ben hakkımı helâl etmiştim, fakat sonradan ortaya çıktı ki, Kur'an helâl etmemiş.” der. Hz. Bediüzzaman'a makam odasında hakaretler eden ve başındaki sarığını çıkarmaya zorlayan Tandoğan, daha sonradan kendi başına sıktığı kurşunla intihar etmişti.

Hocaefendinin hayatta kendi ad
ına istediği hiç bir şey yoktur sevgili arkadaşlar. Onun her ânı İslâm'ın ve ülkemizin hayrı için bir gayret değil midir Sn. editör/furkan
O, “Milletimin imanını selâmette görürsem, Kur'anımız cemaatsiz kalmayacaksa ben Cehennem'in alevleri içinde yanmaya razıyım!” anlayışının insanıdır sayın Editör/furkan. Bunu böyle bilmeyen, ona da, onu sevenlere dede sadece ve sadece haksızlık etmiş olur....

Kuran “Haks
ız yere bir hayata kıyan, bütün insanların hayatına kıymış gibidir” buyuruyor
Ülke uçuruma gidiyor sevgili arkladaşlar, Siz görmeseniz de, ustalık döneminizde uçuruma yuvarlanıyor güzel ülkem. Allah aşkına artık bunu görün. Bütün bu olup bitenlerin, dökülen kanların, şehitlerin vebali dolayı sizin üzerinizedir.Çünkü siz iktidarsınız.İrancıları bu memlekete bela eden sizlersiniz.

Allah a
şkına bir muhasebe yapın; etrafınızdan, çevrenizdeki irancılardan uzaklaşıp vicdanınızla baş başa kalın. Enaniyet ve nefsaniyetinizin üzerinize yürüyün. Bu ülke, daha fazlasını kaldıramaz sevgili arkadaşlar. Geç olmadan kendinize gelin, girdiğiniz yoldan çıkın. Mazlumlara, masumlara, ülkeye, imana ve Kur'an'a hizmetten başka düşüncesi olmayan insanlara, bir toz zerresi bile bulaştırmaktan endişelenin, korkun.
Bediüzzaman, “ne zaman Risale-i Nur'un üzerine gelinse, bu ülkenin bir yerinde muhakkak bir felâket olur” derdi ve evet hep de olmuştur Şimdiler de, birileri , kendilerine muvakkat olarak hizmet etmeleri için verilen bu mevkiler de “kendimi kullandırtmam” diye, içine düştüğü bir haletle, bazen “the cemaat”ten bildiklerinin üzerine üzerine geldiler. Halbuki, onlarla, the cemaat adına değil / the cemaat için değil, onların kendi adlarına ve dahi ahretleri adına konuşmak gerekiyor. Yoksa onların hiç birisinin de, iman ve Kur'an hizmetine karşı yapabilecekleri hiçbir olumsuzluk yok… Yapabilmeleri de aslında mümkün değil…
Mümkün de
ğil çünkü, bu hizmet; ne partiler, ne iktidarlar, ne yeri doldurulamaz büyük adamlar ve ne mezarlarda yatmayacağı sanılan güç ve hırs sahibi komutanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları gördü ve eskitti. Şeflik dönemi CHP'sini eskitti; DP'yi eskitti; AP'yi eskitti; ANAP'ı, DYP'yi eskitti. Dört tane de darbe eskitti. Gerekiyorsa sizi de eskitir ama inanın olan kendinize olur. Kendinize ve partinize edersiniz.Çıkın şu İrancıların menzilinden...

Vallahi de, billahi de, tallahi de kendinize ve partinize ve kurdu
ğunuz sırça köşklere edersiniz Ve dahi bu ülkeye de edersiniz
Helâk edilen topluluklar için Kur'an'da buyruldu
ğu gibi: “Allah, insanlara zulmetmedi, ama insanlar kendilerine zulmettiler.” Herkes, yaptığıyla kendisine zulmeder; masumlara yapılan zulümler de döner zalimleri vurur !..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR