ÇALMA KAPIYI ÇALARLAR KAPINI

Başkalarının başına gelen sıkıntılardan hiçbir zaman mutlu olmadım, tam aksine düşmanımın dahi başına sıkıntı geldiğinde üzülürüm. Bazılarının yaptığı gibi ellerimi ovuşturmadığım gibi tam aksine elimden bir şey gelirse yapmaya çalışırım. Bu detayı neden verdiğime gelince; geçmişte yaşadığım bazı sıkıntılarla ilgili ellerini ovuşturanlar şimdilerde aynı sıkıntıları yaşamaya başlayınca aklıma, ‘Çalma kapıyı çalarlar kapını.’ atasözü geldi. Hiç unutmuyorum ilk gazetecilik mesleğine başladığımda dost zannettiğim birinden şoför istemiştim, o da bana birini göndermişti. Adam benimle belli bir zaman çalıştıktan sonra işi bırakıp haraç istemeye başlayınca kovmuştum onu. Onu bana veren dost zannettiğim arkadaşı arayıp durumu anlatınca adam bırakın yardım etmeyi yanıma gelip, ‘Adamın elinde kasetlerin var, şu kadar para vermezsen seni televizyonlara çıkıp anlatacak.’ demez mi... Kendisine elinden geleni ardına koymamasını ve Halep orada ise arşın buradadır diyerek yolladım. Aradan bir hafta gibi bir zaman geçince o zaman karasal yayın yapan bir yerel televizyonda önce spotlarla reklam yapmaya başladılar. Reklam aynen şu şekildeydi: "Denge Gazetesi sahibi Adnan Bahadır yanında çalışan adamı dövdü, yakında TV’mizde."   Ben kendimden emin olduğumdan yayınlasınlar sorun değil deyip işime baktım. Nihayetinde görüntü falan yok bir ses kaydı vardı. Benim sesime benzetmişler, kayıtta “Vurun i.....ye” diye ses çıkıyor. 

Olayı öyle büyüttüler ki her saat başı bu haber verilmekle kalmıyor, bir yandan da altyazılarla ‘Adnan Bahadır tutuklandı’ diye son dakika haberi giriyorlar.  Bunu yapan kişilerle sonra farklı olaylar yaşadık. Ancak bu olayla uzaktan yakından ilgim olmadığı ortaya çıktı ama günlerce yapılan algı operasyonları kamuoyunda karşılık bulmadı. Çünkü kamuoyu bizi çok iyi tanımaktaydı. Şimdi o yerel TV’nin sahibi olan arkadaş her şeyini kaybetti, köyde tavuk bakıp yumurta satarak geçimini temin etmekte. Bu olaya aracı olan arkadaş o zaman da siyaset yapmaktaydı şimdi de siyaset yapmakta. Bundan beş altı yıl önce bir siyasi partinin ilçe başkanlığında çalışan yaşlı bir ağabeyimiz aynı ilçe teşkilatında görev yapan bir genç tarafından dövülüyor. Olay bana intikal edince anında müdahale edip olayı hem haber yaptım hem de köşe yazdım. Bu siyasetçi arkadaşımız beni arayıp dayak yiyen adamı tanıdığını söylüyor ama öz dayısı olduğunu söylemiyor, bana teşekküre gelen diğer öz dayısından bu durumu öğreniyorum. Yani bana aracı gelen siyasetçi bu kez aynı adamların uzantılarıyla sıkıntı yaşamasına rağmen olayın doğrusunu bana anlatmıyor, ben de mahcup olmasın diye hiç söylemiyorum. 

Gelelim zurnanın zırt deliğine; bu siyasetçi arkadaşımız son yerel seçimlerde bir ilçenin belediye başkanı seçiliyor, ardından seçildiği belediyede görev yapan personelin büyük bir kısmıyla sorunlar yaşıyor ve kendi kafasına göre ekipler kuruyor. Yetmiyor, insanları ziyarete gidip dostane sohbetlerde iş yerlerinin sorunlarını öğreniyor, ardından cezayı basıyor. Soran dostlarına da haberim yok, ekipler yasal işlem uygulamışlar, yapacak bir şey yok diyor. Ama millet bunu yemiyor, neyin ne olduğunu sonuna kadar takip edip öğreniyor. Kendi partilisi bir başka belediyede meclis üyesi olan bir arkadaşın kızı kendinden önceki başkan tarafından özel kalemden memur yapılmış ve halen belediyede çalışmakta. Ancak bu arkadaş kızcağıza fazla görevler verip yorunca kızın babası yanına daha önce bana aracılık ettiği adamların adamlarından birilerini alıp gidiyor ve odasına girip kapısını kapatıp ona feci bir ders veriyorlar. Olay fısıltı gazetesinde dillerden dillere destan şeklinde yayılıp ta Of’ta bana ulaşıyor. Şimdi üzülecek miyim, sevinecek miyim yoksa ‘Çalma kapıyı çalarlar kapını’ mı diyeceğim? Bir türlü karar veremedim. 

Bu arkadaşlar bir sandalyeye oturduklarında dünyayı kendilerinin yönettiklerini zannederek güç zehirlenmesine uğruyorlar. Oysaki gelir biri façanı bozar, sen de bunu kimseye söylemedim olay kapandı zannedersin ama olay taa Rize’nin Ayder yaylalarına kadar duyulur. Atalarımız neden ‘Yutamayacağın lokmayı yeme.’ demişler... Öyle sandalyeye oturdum bu iş tamam demekle olmaz. Ölçeceksin, biçeceksin ondan sonra ne yapacaksan yapacaksın. İnsanlara zulmetmeyeceksin, yalan konuşmayacaksın, sağ gösterip sol vurmayacaksın. Sosyal medyalarda boy göstermekle bu işleri yapacaklarını zannedenler zamanla neyin ne olduğunu anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR