Burhan Onaran: “Mustafa Özbek Sendika Führeridir!..”

Burhan Onaran: “Mustafa Özbek Sendika Führeridir!..”


Sendika Org"da bir yazı okudum. Okuduğum yazıyı yazan Türk-İş"e bağlı Türk Metal-İş Sendikası üyelerinden Burhan Onaran, isimli işçi arkadaşımızdır. Sendika Orgda yayınlanan yazıyı aynen yayınlamaya karar verdim. Ve sevgili okurlarım Burhan arkadaşıma yerden göğe hak verdim. Bir işçi sendikasının genel başkanı hakkında bu kadar eleştiride bulunabilirdi. Ben beni bildim bileli Mustafa Özbek, Metal-İş sendikasının genel başkanı. Tıpkı hükümeti yöneten Süleyman Demirel, Recep Tayyip Erdoğan, Turgut Özal ve diğerleri gibi iktidar bir yapıştılar mı daha babasının oğlu gelse kimseye vermezler. Mustafa Özek"de Mustafa Kumlu"da Bayram Meral"de bunu hep yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Ne varsa bu koltuklarda? Tabi bu soruyu sormaya gerek yok ama adet yerini bulsun diye sorulur durur hep. Bende öylesine sordum. Zaten. Bu koltukta öyle kerametler var ki  anlatmakla bitmez. İşte bu yüzden hiçbir sendika başkanı koltuğunu ölmeden kimselere vermezler. Vermemek için de her türlü yolu da mubah sayarlardır. Şimdi sevgili okurlarım bakın işçi arkadaşım sendikasının genel başkanını korkusuzca ve olanca cesaretiyle nasıl eleştiriyor. Keşke bütün işçi arkadaşlarım bu haklarını bütün yetkilerini kullanarak haklarını elde etseler. Burhan Onaran genel başkanı Mustafa Özbek"i nasıl Führer"e benzetiyor okuyalım görelim.

“Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek Ergenekon sanığı olarak tutuklandı. Başta CHP olmak üzere bazı çevrelerin dile getirdiği görüşlere bakılırsa Özbek sendikal nedenlerle tutuklanmış izlenimi ortaya çıkıyor. Oysa Özbek sendikacılık yaptığı için değil yapmadığı için tutuklandı. Daha doğrusu sendikacılıktan başka her işle uğraştığı için tutuklandı. Özbek'in gözaltına alındığı ilk gün ART'de açık oturuma katılan Radyo TV Gazetecileri Derneği Başkanı Metin Özkan Özbek'in gözaltına alınması üzerine “ Her ülkenin derin devleti vardır. Ergenekon operasyonu Amerikancı derin devletin Rusyacı derin devleti tasfiye etmesidir” derken Özbek'in faaliyetleri hakkında da ipucu veriyordu. Özbek'i tanımlamak için Türkmenbaşı, beylerbeyi, milliyetçi, hacı, Avrasyacı gibi pek çok sıfat kullanılabilir ama sendikacı denemez. Çünkü Özbek bir sendikacı değil, sendika imkânlarını kullanarak güç sahibi olmuş, zenginleşmiş bir sendika patronu, bir sendika führeridir. Özbek Türk Metal'de 34 yıla dayalı diktatörlüğünü sendikal demokrasiyi ortadan kaldırarak tesis etmiştir. Sendikalar işçinin örgütüdür. Demokratik örgütlerdir. Sendikada kimin yönetici olacağına işçiler özgür iradeleriyle karar verirler. Ama Türk Metal'de sendikal demokrasi işlemez. Sendikal demokrasinin temelini oluşturan işyeri delege seçimi Türk Metal'de yapılmaz. Yapılmış gibi gösterilerek delege yazılır. Yazılmış delegeler Özbek'in işaret ettiklerini şube yöneticisi ve genel merkez yöneticisi seçerler. Sendikada Özbek'in onaylamadığı hiç kimse delege, işyeri temsilcisi, şube veya merkez yöneticisi olamaz. Özbek'in genel başkanlık yaptığı dönemde kendinden başka uzun dönem görev yapmış kimsenin olmaması sendikanın diktatörlüğe dönüşmesinin kanıtlarından biridir. Son dönemde Türk Metal'in 25 Şubesinin 11'inde şube başkanı atamayla göreve gelmiştir. Göreve gelenler ya Özbek'in doğrudan kendi akrabası ya da koruma, şoför gibi mahiyetinde bulunanların yakınlarıdır. Bunların çoğunun metal iş kolunda işçiliği bile yoktur. Türk Metal'de şube başkanlığı yapanların arasında emekli bir yarbayın da bulunması sendikanın sendika olmaktan çıktığının önemli göstergelerinden biridir. Mustafa Özbek kurduğu diktatörlüğü şiddet yoluyla sağlamlaştırmakta, kuvvetlendirmektedir. Sendikada söz hakkı isteyen ya da olumsuzlukları eleştiren işçiler anında işveren tarafından işten çıkarılır. Kalanlar ise işten atılma korkusuyla bir daha ağzını açamaz. Diyelim ki her şeyi göze alıp Özbek'i eleştiren, muhalefet örgütlemeye çalışan biri çıkarsa baskı ve tehdit yoluyla olmadı, fiziki şiddet kullanılarak susturulur. Mustafa Özbek'in yegâne sendikal faaliyeti MESS ile imzaladığı toplu iş sözleşmesidir. Bu toplu iş sözleşmelerinde Türk Metal Sendikasının üyeleri, işyeri temsilcileri, şube ve merkez yöneticileri bırakın söz ve karar sahibi olmayı imzadan önce haberdar bile değildir. Özbek işverenler ile al takke ver külah sözleşmeleri imza eder. İşverenler tarafından korunup, kollanmasını bu toplu iş sözleşmelerine borçludur. Ergenekon tutuklamasının ardından en fazla MESS ve TİSK'in gözyaşı dökmesi Mustafa Özbek'in nasıl bir sendikal anlayış taşıdığını ortaya koymaktadır. Eğer yargıdan dönmeseydi Özbek Türk Metal'in mal varlığını kurucusu olduğu vakfa devredecekti. Dolayısıyla işçilerin emeklerinden, birikimlerinden oluşan menkul ve gayri menkuller Özbek ve ailesinin zimmetine geçmiş olacaktı. Sendikanın imkanlarıyla edinilmiş gayrı menkullere, henüz görev başındayken ve doğrudan kendi kararıyla adını vermesi, sendika yöneticilerine elini öptürmesi nasıl bir ruh haline sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Sendikacılık emlak kralı olarak ortalığa dökülmek değildir, sendikanın imkânlarını ideolojik görüşleri için seferber etmek, kendi için teşkilat kurmak değildir ya da “öl de ölelim vur de vuralım” diye bağırtılan besleme bazı militanlarla saltanatını korumak hiç değildir. Sendikacılık işçinin hak ve çıkarları için mücadele etmektir. Patronu değil, işçiyi düşünmektir. İşyerinde işverenin sopası değil, işçinin temsilcisi olmaktır. Sendikanın iç hayatında demokrat olmaktır. Üyenin söz ve karar sahibi olduğu, isteyen üyenin delegeliğe, temsilciliğe, yöneticiliğe aday olabildiği, gizli oy açık sayım esasına göre seçim yapılabilen demokratik bir işleyişe sahip yapılar kurmaktır. Bunları yapmayana sendikacı demek sadece aymazlıktır. Özbek bu diktatörlüğünü 12 Eylüle borçludur. 12 Eylül DİSK'i, DİSK üyesi Maden-İş sendikasını kapatıp, sendika yöneticilerini tutuklayıp, hapse atarak Türk Metal sendikasının önünü açmıştır. Türk Metal'e sendika, hatta 12 Eylül'e direnmiş sendika muamelesi yapmak Maden-İş ile Türk Metal'i karıştırmak değilse büyük bir bilgisizliktir. Yıllardır işçiyi ve işçi haklarını unutan, AKP tarafından işçi hakları gasp edilirken seyreden CHP'nin sendikayı, işçiyi Türk Metal'in önünde hatırlaması büyük bir talihsizliktir. Türk Metal' de üyenin söz ve karar sahibi olması, Türk Metal'in sendika gibi sendika olması metal işkolunda çalışan bütün işçilerin boynunun borcudur.” Haydi Burhan"lar, Mehmet"ler, Ahmet"ler ve diğer işçi arkadaşlar hakkımız olanı kimsenin gözünün yaşına bakmadan hakkımız olanı sorgulayalım. Çünkü üreten bizsek eğer yönetende biz olmalıyız. Yeri geldiğinde genel başkana bile yaptıklarından dolayı hesap soralım.. Saygılarımla….

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR