BUNA NE DEMELİ?

İnandığınız gibi yaşamıyor iseniz yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız ifadesi bir rivayete göre hadisi şeriftir, başka bir rivayete göre ise kelamı kibardır, ama hangisi olursa olsun çok mükemmel bir sözdür. İnsanoğlu yaşam biçimini şekillendirirken inandığı kutsal değerlere göre şekillendirir, bu ölçü Dünyanın her yerinde geçerli bir kıstastır, tek Allah inancına sahip olmayan batıl inançlarda dahi toplumun belli başlı ölçüleri vardır. Budizm Dininin kurucu Buda'nın dahi kendisine göre belli başlı ahlaki değerleri vardır, hatta Buda İnsanların yanlış işlerinden, ihanetlerinden aşırı derecede rahatsızlık duyduğu için ömrünün son zamanlarını bir ağacın altında yalnız başına geçirdiği bir gerçektir. İnsanlar kendi süfli menfaatleri uğruna öyle bir hale gelmişler ki üç kuruşluk dünya menfaati için adeta insanlıktan çıkanları bile olmuştur. Yüce Kitabımız bir ayeti Celile'de “Yapmadığınız şeyleri neden konuşuyorsunuz” buyurmaktadır. Bazı insanlar pislik içerisinde yüzerken başkalarına çamur atmaya kalkmaları gerçekten acınacak halde olduklarının delilidir. Bu insanlar kendilerine bakmak bir yana hayatlarında cenaze namazı veya Cuma namazı dışında Caminin yolunu bilmezlerken Peygamberlerin mesleği olan kutsal imamlık mesleği ile dalga geçmeye kalkmaları da onların maneviyat dünyasına olan saygılarının dışa vurma biçimidir. İmamlar insanlık aleminin önderleri, ölçü alınması gereken insanlarıdır, bu kutsal meslek erbabını toplum nazarında küçük düşürmek isteyenlere onların anlayacağı dille cevap vermek gerekirse bizim de bir fıkra anlatmamız gerekecek.

Malumunuz evlilik müessesesinin en önemli mihenk taşlarından birisi de karı-koca arasındaki uyumdur, bu uyum her yönüyle olmak zorundadır, İslam Dini eşler arsındaki cinsel ilişkiye kadar ahenge önem vermiş, hatta Sahabe döneminde bir bayan sahabe efendimize gelerek eşinden ayrılmak istediğini söylemiş, Efendimizin verdiği cevap “Vallahi sen ondan, o da senden şerbetlenmedikçe asla bu evlilik bitmez” buyurmuştur. Buradaki Ballanmanın ne anlama geldiğini anlatmamıza gerek olmadığı kanaatindeyim, buradaki amaç eşler arasındaki uyumun cinsellik noktasında bir sorun olup olmadığının tespitidir.Gerek İslam Hukukuna göre gerekse medeni hukuka göre bir bayan eşinin kendisi ile beraber olamaması halinde eşinden ayrılma hakkına sahiptir. Hikayemiz de işte burada başlıyor. Eşinden şikayetçi olan bir bayan kadı efendiye müracaat ediyor, kadı efendi bayanın şikayetinin mahiyetinin ne olduğunu sorunca kadıncağız utana, sıkıla eşinin cinsel organının kısa olduğunu bu nedenle ayrılmak istediğini söylüyor. Kadı efendi bu durumu nasıl tespit edeceğini, nasıl bir çözüm bulacağını düşünürken yanında bulunanlara konuyu açıp nasıl bir çözüm bulacağı ile ilgili yardım istemiş. Herkes farklı çözümler üretmiş ancak içlerinden bir tanesi demiş ki köyden birilerini çağıralım, kendilerini çarşafla kapatalım cinsel organlarını da çarşafın dış kısmına çıkarsınlar, kadının eşini de oraya getirelim onlarla kadının eşinin organını kıyaslayalım bakalım hangisi uzun, hangisi kısa ona göre bu işe karar verelim. Bu fikir kadı efendinin hoşuna gitmiş ancak ortaya başka bir sorun daha çıkmış, acaba köyden kimi çağırıp beyaz çarşafın arkasına koyup organı ile anılan erkeğin organını kıyaslayalım. Herkes kafasına göre bir kişi önermiş ancak uzlaşamamışlar bunun üzerine aralarından birisi demiş ki köyün imamını çarşafın arkasına koyalım onunla şikayetçi bayanın eşini kıyas ederek karar veririz diyor. Kadı efendi bu fikri çok beğeniyor ve köyün imamını davet ediyorlar, şikayetçi bayanın eşini de davet edip her ikisini beyaz bir çarşafın arkasına koyup köyün kadınlarını çağırıyorlar ve cinsel organlardan hangisinin kısa hangisinin uzun olduğunun tespit edilmesini istiyorlar.

Köyün kadınları köy meydanına toplanıyorlar, köyün imamı ile şikayetçi bayanın eşi beyaz bir çarşaf ile örtülüp, cinsel organları çarşafın dışına çıkartılıyor, köy kadınlarına iki organ arasında kıyas yapmaları söyleniyor ancak köydeki bayanların tamamına yakını organları görünce organlardan birisi onlara çok tanıdık gelmiş olmalı ki hep bir ağızdan “ OLMAZ BÖYLE ŞEY BU BİZİM KÖYÜN İMAMININ ORGANI” diyorlar. İmamlarla çok uğraşan insanların sıkıntısı acaba nasıl bir sıkıntı ki İmamları sürekli hicvetmeye çalışıyorlar, acaba bu insanların da başlarına daha önce bir sıkıntı mı geldi diye insanın aklından geçmiyor değil kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR