BUGÜN ÜÇ KONUYU ELE ALACAĞIZ

Gündemin yoğunluğundan dolayı, Tarihi Amisos Kenti Hikâyelerine ara vermek zorundayız.

 

Önce bazı aklı evvellerin bizim yirmi yıl önce açmış olduğumuz yurtta, on yıl süre ile kaçak su kullandığımızı yazan ahlaksız iftirayı ele alacağız. Ardından Et Tavukçuluğu yapan üreticiler birliğini yönetenleri ele alacağız. Son olarak da ülke ve dünya gündemini meşgul eden Sarraf mıdır, Zarrab mıdır, yoksa zıkkım mıdır, her neyse onu ele almaya çalışacağız.

 

Yazıdan bazıları ister istemez rahatsızlık duyacaktır. Ama gerçeklerin acı olduğunu her zaman söylemişimdir. Şimdi de söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum…

 

Mevzu uzun, hemen konuya giriyorum.

 

İlk konumuzla başlayalım. Yirmi yıldan beri çalıştırdığımız yurtla ilgili sürekli yalan haberler yapan bazı aklı evvellerin bize olan düşmanlıkları öyle enteresan bir noktaya gelmiş ki adamların akılları gitmiş. Sırf yalan, yanlış, uzaktan yakından doğruyla alakası olmayan iftiraları yazıp, çiziyorlar. Allaha hamd ü senalar olsun ki bizi tanıyan tanır bilen bilir. Ki biz asla ve kata harama yanaşmadığımız gibi yasal olmayan hiçbir işle de iştigal etmeyiz.

 

İnsanlar aynaya bakıp kendilerini görünce bizi de kendileri gibi zannedip yazıp, çiziyorlar. Yazılıp, çizdiklerinin tamamını yargıya taşıdık. Zamanı geldikçe sonuçlarını burada sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Ayrıca onları bir şey zannedip dava açmalarına neden olanların akıbetlerini de buradan yazdıkça herkes her şeyi daha iyi görme şansına sahip olacak.

 

Üç türlü insan vardır, birisi cahildir fakat cahilliğini bilir ona saygım sonsuzdur. Bir diğeri cahildir ama cahilliğini bilmez, o insanı çileden çıkarır. Bir de diplomalı cahiller vardır ki, onlar da insanı gülmekten kırarlar.

 

Bizim yurdun kaçak su kullandığını iddia eden zavallılar da bu üçüncü gruptan olup, en ufak bir araştırma yapmadan sırf hırslarını tatmin etmek için haber yapıp, bizi üzeceklerini zannediyorlar. Tam aksine seviniyorum. Çünkü bir hayli tazminat alacağım onlardan epeyce de işime yarayacak.

 

Olayın aslı nedir derseniz anlatayım: Biz yurt inşaatının ruhsatını aldığımız gün inşaat şantiyesinde su abonesi olduk ve o aboneyle ta 2006 yılına kadar yurtta su kullandık. Kaldı ki inşaat şantiyesini yurt aboneliğine de ben çevirmedim. Çünkü buna hiç gerek yoktu. İnşaat suyunun fiyatı ile yurt suyunun fiyatı aynı olduğundan şantiye aboneliğini yurt aboneliğine çevirme gereği duymadım. Kaldı ki ta 1997 yılında yapılan bir bina iddia ettikleri gibi 2006 yılına dek kaçak su kullanmış ise bu ülkede devlet yok demektir.

 

Böyle bir saçmalık olur mu? Değil kaçak su kullanmak yurda yaptırdığımız kuyu suyuna dahi atıksu aboneliği yaptık ki, kimse bu adam kaçak kuyu suyu kullanıyor demesin diye. Kaldı ki o kuyuyu da sanırım dört beş yıl önce yaptık. Öyle dedikleri gibi on yıllık falan da değil. SASKi’den atıksu aboneliğinin alındığı yıl hangi yıl ise o yıl da o kuyu yapıldı. O kuyu birilerini öyle rahatsız etmiş ki sormayın. Adem Güney, DSİ’ye gidip şikâyet etmiş. Demiş ki, “Bu kuyu kaçak.” DSİ’de ona yazı yazmış, “Bu kuyu keson kuyudur. Yani elle açılan kuyular ruhsata tabi değildir” demiş. Bu resmi yazı eline ulaşmış olmasına rağmen adam hâlâ daha kaçak diyebiliyorsa ondaki cehaleti siz anlayın. Sizin anlayacağınız yazılanların tamamı yalan ve büyük iftira, mahkemede hesabını göreceğiz.

 

İkinci konumuz Kanatlı Et Üreticilerinin üreticilere yaptığı zulüm olacak. Bu konuyla ilgili bugünden itibaren gazetemizin sürmanşetinden verdiğimiz duyuruda da göreceğiniz üzere bu birliğin son altı aydan beri üreticiye yaptığı zulmü seriler halinde yayınlayacağız.

 

Üreticiler Birliği dediğin, üreticiye destek olur, sorunlarını çözer. Bu birlik tam aksine üyelerini gidip Tarım Bakanlığına bağlı tüm kuruluşlara, Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerine ile ilgili kuruluşlara şikâyet edip, üretim yaptıkları için ceza almaları yönünde şikâyetlerde bulunmaktalar.

 

İşin garip tarafı da işin başında bulunan Cengiz Belli emekli asker, Abdullah Özal eski belediye başkanı. Bu insanların yaptıklarını belgeleriyle birlikte yayınladığımızda inanın aklınız duracak. Kendi beceriksizliklerini başkalarına mal edip, beyanat vermeleri de işin farklı bir boyutu. Bu konuyla ilgili detaylı haberleri belgeleri ile birlikte gazetemizden okuyabilirsiniz.

 

Son konumuza gelince, yerimiz bitse de yazmadan geçemeyeceğim. Kimse kusura bakmasın ama bugün biraz fazla yer işgal etmek zorundayım. Siz kıymetli okurlarımdan (Düşmanlarım hariç) özür dileyerek bu konuda üç beş kelam etmek istiyorum.

 

Öncelikle şunu söylemek isterim ki; hükümeti desteklemek farklı Reisicumhuru sevmek farklı bir şey. İkisi de farklı konular. Yani sapla samanı birbirinden ayırt ederek konuyu ele almak istiyorum. Ortada çok ama çok ciddi bir sıkıntı var. Nedir bu sıkıntı derseniz; ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu deldiği için hükümetin yanındayım. İran’dan doğalgaz, petrol, vesaire alma konusunda da hükümetin yanındayım.

 

Birincisi, Rıza Zarrab mıdır, zıkkım mıdır her neyse o adamdan başka bu işi yapacak adam bulamadılar mı? İkincisi, ortada dolaşan kırk elli milyon dolar rüşvetler alınıp verilirken ülkemizdeki istihbarat teşkilatları, adliye, MiT, emniyet neredeydi?

 

Üçüncüsü, her şey bir yana bu Zarraf mıdır ne zıkkımsa bu ülkeden yurt dışına giderken devletin yetkili organları neredeydi? Dördüncüsü, İran Hükümeti malını sattı, aracılık yapan Zencani midir, yoksa şeytani midir her neyse o adamdan sattığı mallarla ilgili 2.5 milyar dolarlık paranın hesabını sorduğunda, adam bunun hesabını veremeyince adamı tutuklayıp idam cezası verirken biz neden gereğini yapmadık? Beşincisi, Sarraf efendi dökülene kadar onu savunanlar adam döküldükten sonra adamı şeytan ilan etmeleri ne kadar inandırıcıdır?

 

Bu soruları çok daha artırabiliriz ancak beni başkalarının ne düşündüğü ilgilendirmez. Benim kanaatim odur ki; ABD’nin koyduğu ambargoyu başta tanımamak lazımdı ki, bu güç meselesidir. Öyle bir gücümüz olmadığına göre tanımak zorundaydık. Tanıdıysak şimdi de gereğini yapmak durumundayız. Yalandan kimse kahramanlık yapmasın. Bu olay dış siyasette ve ekonomide ciddi sıkıntılar yaşatacak bize, bunu bir kenara kaydedin. Doların son bir ayda kaç liradan kaç liraya  geldi ortada. Suudi Arabistan’dan Katar’a, Ortadoğu’dan Çin’e dış politikada ABD’nin ekonomimize vurduğu darbeleri yazmaya kalksam üç beş yazı yazmak gerekir. Bu iş öyle iç politikadaki çekişmelere benzemez haberiniz olsun. Doğruya doğru, eğriye eğri demez isek inanın kendimizi kandırmış oluruz. İşte bu nedenle derim ki keşke bu iş İran’da olduğu gibi ülkemizde çözülseydi de bu sıkıntılara düçar olmasaydık. Bilmem anlatabildim mi? Kalın sağlıcakla.

 

Not: Kurma çalışmalarında sona geldiğimiz Web Tv yakında yayında olacak. Televizyonun başında usta gazeteci Bülent Karslıoğlu olacak. Onlarca konuyu gündeme taşıyıp, canlı olarak sizlerle paylaşacağız.  2018 yılı başında yeni televizyonumuzla sizlerle buluşacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR