BUGÜN BİRAZ NOSTALJİ YAPMAK İSTİYORUM

       İnsanın tanıdığı arkadaşı, dostu ya da ailesinden birisi vefat edince eli ayağı kalkmaz oluyor. Şöyle geriye doğru baktığımda ne kadar tanıdığım insan ölmüş diye kendi kendime söylenip dururken bir yandan da hüzünlenmeden edemiyorum. 1984 yılından itibaren yakinen tanıdığım birçok siyasetçi, ilim adamı ve eş dostun vefat ettiklerini düşündükçe dünyanın ne kadar boş olduğuna aynelyakin vakıf oluyorum. 1980 ihtilalinden sonra askeri rejimin sona erip demokrasiye geçildiği dönemde Anavatan Partisi’ni kuranların büyük bir kısmı tanıdık insanlardı. Tanımadıklarımızı da daha sonra yakından tanıma fırsatımız olmuştu. Parti’nin kuruluşu esnasında görev yapan ve Evren tarafından muhafazakar olduğu için veto edilen merhum Mehmet Şahin Hoca’dan tutun da Parti’nin bel kemiği olan merhum Seyfettin Şahin, yine dün aramızdan ayrılan Adnan Demirel, Mehmet Çakar, Kemal Topçu gibi Ülkücülükten gelen siyasetçiler ANAP’ın muhafazakar tabanını temsil ediyorlardı. Metin Müftüoğlu, Süleyman Yağcıoğlu, Mehmet Suoğlu, Fahrettin Ulusoy gibi isimler ise liberal kanadını temsil ediyordu. Merhum Şerafettin Albayrak da bu iki kesimin üzerinde mutabakat sağladığı İl Başkanı’ydı.

    ANAP’ta yapılan il kongrelerindeki ve ilçe kongrelerindeki heyecanları bugünkü gibi hatırlarım. Herkes delege avında, delegeleri yazanlar delegelerini kontrol altında tutma karşılığında il ve ilçe örgütlerinde görev almaktaydılar. Konak Sineması’nda yapılan kongrelerde gece sabahlara kadar yapılan pazarlıklar, verilen vaatler hiç unutmadığım şeylerdi. Bu dönemlerde ben Refah partisinde görev yapmama rağmen tüm siyasi partileri çok yakından takip ettiğim gibi yönetimlerinde çok yakın dostlarım vardı. Aynı şekilde DYP’de MHP’de ve CHP’de de sevdiğim insanlar vardı, bu insanların büyük bir kısmı rahmeti Rahman’a kavuştu, sağ olanlar da köşelerine çekilip emekliliklerinin tadını çıkartıyorlar.

    Adnan Demirel’i de o dönemlerde tanımıştım. Zübeyde Hanım Caddesi’nde Sultan Sofrası isimli bir lokantası vardı. İlk gördüğümde çok sert, itici bir tip gelmişti bana ama tanıdıkça merhumum ne kadar merhametli, müşfik, sevecen bir insan olduğunu anladım. İki üç ay önce Ahmet Akça ile evine ziyarete gittiğimde onca hastalığına rağmen cesaretinden hiç bir şey kaybetmediğini, taa otuz yıl önceki Adnan Demirel’in mizacının yerli yerinde durduğunu görmüştüm. Bildiğim kadarı ile yaklaşık beş altı yıldan beri bu hastalıkla mücadele eden merhum nihayet hepimizin gideceği gerçek dünyaya göç etti, Rabbimden rahmetiyle muamele etmesini niyaz ediyorum.

       Refah Partisi’nde de görev yaptığımız birçok büyüğümüz rahmeti Rahman’a intikal etti, merhum İslam Varlı ağabeyimizden tutun da Mehmet Şen, Faik Er gibi birçok kıymetli insanı kaybettik, bu insanların tamamı Milli Görüş davasına canı gönülden inanmış dava adamlarıydı, hepsine Rabbimden rahmeti ile muamele eylemesini niyaz ediyorum. MHP’de de görev yapmış merhum Kelleci Hocamızdan tutun da sevdiğimiz birçok dostumuzu ahirete yolcu ettik, onların da mekanları Cennet olsun diyerek bu konuyu burada kapatmak istiyorum.

 

      Gelelim bir başka konuya… Köşe yazarlarından bir kısmını okurum, bir kısmını da es geçerim. Okuduğum köşe yazarlarından birisi de Osman Kara’dır. Osman Kara tarih bilgisine güvendiğim iki köşe yazarından birisidir. Tarih konusunda güvendiğim diğer köşe yazarı da Adem Alan’dır, O da tarih konusunda çok liyakatli bir arkadaşımızdır. Osman Kara’nın dünkü köşe yazısını okuyunca gayet enteresan bir konuya girdiğini gördüm. Yazısında Atatürk’ün Samsun’a geldiğinde Havza’ya gittiği güzergâhla ilgili olarak Büyükşehir Belediyesi’nin çizdiği güzergâhın ve Atatürk’ün kaldığı yerlerle ilgili bir tarihçinin verdiği bilgilerin yanlış olduğunu yazmış. Olayın detayı benim konum değil ancak şu kadarını söylemek isterim ki Osman Kara durup dururken bir konunun üzerine gitmeyeceği gibi bilmeden konuşacak birisi de değil. Yazdıklarının doğru olduğu kanaatindeyim. Bu konuda şunu da belirtmekte yarar görüyorum; bu şehirde tarihçiyim diye geçinen ama sadece arşivlerdeki kitapların ilgili bölümlerini keserek kitap yazan sahte tarihçiler de olduğunu unutmayalım. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR