BÖYLE BİR ŞEHİR BAŞKA NEREDE VAR?..

Konumuza dünkü manşet haberimizle ilgili ufak bir ayrıntıya girerek başlamak istiyorum. Biz kimsenin para kazanmasına karşı değiliz, ticaret yapan herkes para kazanmalı, vergisini vermeli, istihdam sağlamalı. Ancak bunları yaparken rakipleri ile eşit şartlarda olmalı, başkalarına yasak olan size serbest ise buna ticaret denmez, dense dense iltimas denir. Hakkın hakim olmadığı toplumlarda, yaşamak adeta kabustur. Bu nedenledir ki biz, gördüğümüz haksızlıklar karşısında dimdik ayakta durmaya devam edeceğiz. 
Nedir buradaki haksızlık derseniz; 634 sayılı kat mülkiyeti kanunu iki ayrı parseldeki binaların birleştirillmesine izin vermiyor. Hatta bu konuda çok enteresan bir anım var. Merhum Niyazi Çubukçu Hoca, Irmak Caddesi'ndeki lokantasını büyütmek için Himayei Etfal sokak tarafından bir dükkan satın alıp, aradaki duvarı yıktıktan sonra iki dükkanı birleştirmişti. Bu durumun yasal olmadığını bilen Avukat Ali Türkmen olayı mahkemeye taşımıştı ve aradaki duvarın yeniden yapılıp dükkanların ayrılmasına, mahkeme karar vermişti.
Aynı durum şimdi, SaSa için söz konusu. İki ayrı binanın alt katı birleştirilip
tek dükkan haline getirilmiş. Bu yasal açıdan mümkün değil, ancak iki ayrı binanın arsasını birleştirip tek tapu haline getirdikten sonra Büyükşehir Belediye Meclisi dükkanları birleştirme kararı alabilir. Ama bu yeni yapılacak binalar için mümkündür, bitmiş iskanı alınmış binalar için söz konusu olamaz. Kaldı ki yeni binalar konusunda da Cağaloğlu Bullvarı'ndaki farklı imarları görmek mümkün. Vezir Hazretleri kafasına göre, kendi adamlarına binaların altlarını birleştirme hakkı vermiş ama ona yakın olmayanlara vermemiş! Sizin anlayacağınız, Kanun Koyucunun verdiği yetkiyi kafasına göre kullanmış. Buna zulüm denmezse ne denir?
SaSa da durum farklı. Orada bitmiş iki bina var. Bu iki bina farklı kişilerin ve bina altındaki dükkanlar da o şekilde iskanlarını almışlar. Yeniden binalar yıkılıp arsalar birleştirilip, Büyükşehir Meclisi'ne gelmesi halinde o zaman dükkan katında birleştirme Meclis yetkisindedir. Ama orada bu tür uygulama hiç olmadığından başkalarının da aynı hakkı talep edeceği göz önüne alınıp, bu hakkın verilmesi mümkün gözükmüyor.
Peki uygulamadaki durum nedir derseniz; iki binanın alt dükkanları birleştirilip tek dükkan haline getirilmek suretiyle kullanıma açılmış bu yasal açıdan tamamen yasak. Olay sadece bununla da kalmamış, binaların Bafra asfaltına cephe kısmında ek depolar yapılmış. Sahil kesimine bakan kısmında bitişik binalardan daha ileriye çıkılmak suretiyle, balkonlar yapılmış, bunların tamamı imar mevzuatına aykırı. Hiç unutmuyorum Belediyede iken Balıkçılarıın seyyar arabalarda Balık satmasını yasakladığımızda, Kayınçom il Başkanı idi. Kendisine fazla miktarda el arabacısı gidip dertlerini anlatınca, beni arayıp dedi ki, 'sizin ancak el arabacılarına ve garibanlara gücünüz yetiyor' Aslında tespit doğruydu ama benim yapacağım birşey yoktu. Çünkü karar verici ben değildim. Şimdi aynı durum burada söz konusu. İşin içerisinde siyasetçiler olunca, yasa masa kimse dinlemiyor ama Kuş Cenneti'nin bir köşesine, barınmak için iki odalı ev yapan zavallı köylülerin evlerini başına yıkmak kolay öyle mi? Unutmayalım ki, 'Hakimlerin Hakimi'nin' huzuruna varmak da var.
Üzülerek ifade etmek gerekirse, bu memlekette kim zulmedip malı götürürse ona iltifat var. Ben Belediye'de görev yaparken, gecelerin gündem maddesi Adnan Bahadır'dı. Şimdi siyasetçi arkadaşlar, konuşmaya konu bulamıyorlar. Yine bizim köşe yazıları sayesinde konuşacak konu buluyorlar. Biz o zamanlar hiç kimsenin siyasi görüşüne, parti içi dengelere bakmaksızın işlerini görmemize rağmen, çektiğimiz sıkıntılar, yaşadığımız olaylar ortada. Şimdi bakıyorum da, insanlardan yaptıkları işlerin karşılığında ekmek peynir istercesine, rüşvet isteyenlerle ilgili en ufak bir şey konuşulmaması, parti çevrelerinin tepki göstermemesi çok ama çok enteresan bir konu değil mi? Cukkacıbaşı'nın yaptıkları şehir efsanesi haline gelmiş, onu tanıyan, yanına gidip işini çözmesi için müracaat eden insanların anlattıkları akıllara durgunluk verecek boyutta. İşleri olmasına rağmen kimsede ses soluk yoksa benim için hava hoş!
O kadar enteresan bir şehirde yaşıyoruz ki anlatamam. Toplum yalan konuşanlara inanıyor, doğru konuşanlara inanmıyor. Güçlü haksız da olsa haklı gösteriliyor, zayıf haklı da olsa haksız imiş gibi muamele görüyor. Biz de buna isyan ediyoruz! Üç kuruşluk menfaatleri için her türlü taklayı atanlar, toplumun en muteber insanları ama onuruyla, şerefiyle dimdik ayakta duran insanlar, şehrin en kötü adamları ise buna ne demeli siz takdir edin. Adamlar dün PKK' lı dedikleri adamların ellerinden gidip ödül alıyorlar. Daha düne kadar küfrettiği adamlarla beraber pozlar veriyorlar. Dün aleyhinde haber yaptıklarının, bugün k.çlarını yalıyorlar. İlkeymiş, namusmuş, dürüstlükmüş, adamlıkmış... Bunları sadece sözlükteki ifadelerden ibaret sanacak kadar alçalıyorlar, ama hâlâ daha adam yerine konulabiliyor iseler, 'Böyle bir şehir başka bir yerde var mı?' demekten başka, denilecek bir söz bulamıyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR