Ahmet Ufuk Erkan

Ahmet Ufuk Erkan

BİR GÜN GİTMEDEN BEN

 

BİR GÜN GİTMEDEN BEN

 

                        Sesindeki tınıdan belli, bir dost ortamında, atılan kahkahalar arasında… Bana en uzak deniz şehrinde ve deniz kenarında… Orada da benim şehrimdeki gibi banka reklamlı banklar mı var? Orada da yıldızlar aynı mı parlıyor denizde?

 

                        Her nasılsa, belki rüzgarın denizden getirdiği bir şey, her neyse, nasılsa, nasıl olduysa ve nasıl olursa olsun, aradın. Anında açılmalı telefonun, bilirim. Sensindir diye, gecenin karanlığında koşturuyorum odama. Sensin… Günlerden sonra, sen…

 

                        Hafif bir baş dönmesiyle konuşuyorsun sanki. Dilin, böyle hallerinde olduğu gibi takılıyor biraz. Takılıyor dilin ve her kelime daha bir güzel oluyor. Dura dura, tane tane… Ben de duruyorum. Fakat vereceğim cevapları tarta tarta verdiğim için. Bu arayışını da ziyan etmemek için. Niye böyle uzun sürdü, niye aramadın, demiyorum. Daha önceki soruşlarımdan ağzım yanık ya… Sormuyorum.

 

                        Kabullendim böyle uzun aralıklarla aramanı.

 

                        O kadar eminsin ki burada olduğumdan, olacağımdan. Ve biliyorsun ki her arayışın kalbimi kıpır kıpır eder. Seni dinlerken, sen karşımdaymışsın gibi… Ya da o seyrek buluşmalarımızda başın omzumda, saçlarından gelen ve sana özgü o koku, kokun burnumdayken… Böyle dinliyorum seni. Yanıbaşımda dinliyorum.

 

                        En aldırmasız ses tonlarıyla konuşursun hep. Yalnızca kızarsan, söyleneceksen eğer bana… O zaman da en yakıcı kelimeleri bulup bulup çıkarırsın. Öfkeyle kapattığında telefonu, aylar sonra sanki o konuşma olmamış gibi… Alıştım.

 

                        Kafam kurgularla çalışır bilirsin. Arayışların –aramayışların demek daha doğru ya- uzadığında şunlar gelir aklıma: Arayacaksın ve o rutin sekreter sesi, “Aradığınız kişiye ulaşılamıyor” diyecek.

 

                        Büyük ihtimal, ne ihtimali kesinlikle öfkeden öleceksin. Sırf kızgınlıktan, o gün, üst üste arayıp, o sekreterin sesini duyacaksın. Aralıklarla sürdüreceksin. Unutacaksın sonra aramayı.

 

                        Yine artık ne olduysa, nasıl bir hatırlatıcı getirdiyse aklına yine sarılacaksın telefona. Aradığın zaman aralığı, şunu duymanı sağlayacak, aynı sekreterin sesinden, “Aradığınız numara kullanılmamaktadır”.

 

                        O an, kaldığın yerden yine büyük öfkelerle söyleneceksin. Belki akledip, eşe dosta ulaşacaksın. Sonra onlar da başka ortak dostlara…

 

                        Ve öğreneceksin ki aradığın kişiye ulaşma şansın yoktur, kalmamıştır. Kalmamıştır, zira aradığın kişi de kalmamıştır.

 

                        İşte diyeceğim o ki, tamam, ne zaman ve hangi kelimeleri sıralayarak ararsan ara... Fakat burada olayım; malum, bir gün gideceğim ben de.

 

                        Yani diyeceğim o ki ey uzak denizlerdeki sevgili, bir gün gitmeden ben… Pek de uzun aralıklar yaşatmadan… Ölümün sessiz kucağında dinlenmeye çekilmeden…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Ufuk Erkan Arşivi
SON YAZILAR