BAYRAM BİLE AÇILIM’I YUMUŞATAMADI

Açılım bir süreçtir. Hemen bitirilecek konu değildir. Oldu bittiğe getirilen ve hepbirlik bayramı kutlayan Türk halkının gözünün önünden kaçırılan bir şey de yok. İktidardaki siyasi parti açılım sürecini Türk halkı adına açmış bulunuyor. Bazıları ancak belki de yıllar sonra olgunluğa erdiğinde, siyasi iktidarın karar organlarına değil, milletin meclisine gelecek. Her şey Türkiye adına karara bağlanacak. Ben böyle anlıyorum. Yetkililerin açıklamalarında da bunun tersini hiç görmedim. Ancak muhalefet 36"ya bölünmüşlükten ve bölücülüklerden söz etmektedir.

Başbakan Erdoğan, "Demokratik Açılım" çalışmalarının, AK Parti'nin, AK Parti iktidarının bir projesi olarak değil, "Milli Birlik Projesi" olarak tüm milletin elini taşın altına koyduğu bir proje olarak yansımasını istediklerini bildirdi. Muhalefetin de bu projede katkısının olması için tüm çabalarını harcadıklarını, ama katılmazlarsa kendi bilecekleri olacağını ve kendilerinin yola devam edeceklerini söyledi.

"Demokratik Açılım, ABD'deki ikili görüşmelerimizde gündeme gelmesi halinde bunu da paylaşabiliriz, bu konuyu oradaki dostlarıma anlatmakta fayda olabilir.

Bayramlar, toplumsal mutabakat sağlamışsa onun adı bayramdır veya bir devletin tüm vatandaşlarını ilgilendiren konu,  bayramlarda yumuşatılabilmişse o konu, sağlıklı zemine oturtulmuş demektir.

Önce bugünkü hükümetin iktidara geldiği günden itibaren akıl almaz bir açılım gösterdiğini ve bu ana kadarki, tek partici Türkiye iktidarlarının şimdiye kadar kendilerini açamadıklarını ve askeri aşmak için hiç çaba harcamadıklarını söylemeliyim.

Osmanlıdaki sadece miras aldığı Kazaskerlik makamını sürdürmek istemişler. Kadı-asker bugünkü valilik makamının adıdır. Osmanlı"da padişahlık düzeni gereği, demokratik açılım söz konusu değildi ve kimse de o sözcükten söz edemezdi; çünkü kadı, asker ve “paşa” olmak zorundaydı. Kadı-asker, padişahın eyaletlerde ve eyaletlerin illerindeki tek adamıydı. Üst düzey makam yöneticileri, asker ve paşa olmak zorunluluğu vardı. Kazaskerlerin her atılımları, padişah adına yasa olarak benimsenmek zorundaydı. Osmanlıda, özellikle Lale devri sonrası Tanzimat dönemi padişah yönetimlerinin İktidardaki siyasi parti ve muhalefetteki siyasi partileri söz konusu değildi. 

İşte aynı zihniyetin son temsilcisi, bir zamanın 28 Şubat postmodern darbesinin kahramanları olan ETÖ sanıklarıdır. Sayın Baykal her fırsatta kurtuluş göndermesi yaptı. Bayram konuşmasına da Ergenekon sanıklarına selam ileterek başladı; "Silivri'de Türkiye'nin gerçek aydın ve vatanseverlerini saygıyla selamlıyorum... öpücüğünü gönderdi.

Düşünüyorum da şayet CHP siyasi iktidar sahibi olsa ve Deniz Baykal da bu ülkenin başbakanı olsaydı karar mercii neresi olacaktı? Elbette Başbakanlık olacaktı ama, perde arkasındaki esas karar mercii şimdiki Ergenekon sanıkları olacaktı. 

Baykal: "Şimdi Ergenekon'da içeride olan, cumhuriyeti sürdürmek isteyenlere selam olsun" dedi. Aynı Deniz Baykal, 'Yargı Bağımsızlığı ve Demokrasi' panelinde, "Laiklik ortadan kalktığı zaman belli bir inanç anlayışı siyaseti yönlendirme hakkını elde edebilir. Ancak laiklikte insanların inançlarıyla siyaset arasında bir ayrımı kabul etme zorunluluğu vardır" diye konuştu.

Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da değinen Baykal: "Haz almadığın yazarların işine son vereceksin. Sen yapmazsan ben gereğini böyle yaparım diyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bunca yıl sonra bunca emek, bunca fedakarlıktan sonra bu yakışıyor mu Türkiye'ye? Tayyip Bey'in gözüne girmeyene medyada hayat yok noktasına teslim mi olacağız? Bu kabul edilebilir bir şey değil" dedi.

Özellikle İstanbul'da mevcut kontenjanın kat kat üstünde talep alan okullar talebi karşılayabilmek için kontenjanların artırılmasını ve yeni binalar açılmasını bekliyor.

Katsayı zulmü sonra erince, İmam Hatipler bir anda parladı. Büyükşehirlerde ve Anadolu'da adeta öğrenci patlaması yaşayan İmam Hatip Liseleri, kontenjanlarının 2–3 katı talep alıyorlar. Özellikle İstanbul'da bulunan meşhur İmam Hatip Liseleri yoğun talep karşısında öğrencilerini mağdur etmemek için yeni yerlere ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyorlar.

 “Talepler yoğun, katsayının payı büyük”! diyen İstanbul İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı Mahmut Celal Terzi, katsayı zulmünün kaldırılmasının ardından yoğun bir talep gördüklerini belirterek, Açık lisemizde de kontenjanı 250 kişi olarak belirledik. Hemen doldu. Biz bunu 2 bin 500 yapsaydık eminim ki bu da dolardı. Talepler çok aşırı derecede yoğun. Katsayının kaldırılması da bunda büyük rol oynadı” dedi.

Bakırköy Okul Aile Birliği Başkanı Beşir İstemi: “Şu anda binden fazla kayıt için talep var ama maalesef okulumuz bu kadar talebi karşılayacak kapasitede değil. Biz ancak bu talebin dörtte birini karşılayabiliriz. Yeterli dersliğimiz, sınıfımız yok. Katsayı yasağının kalkmasının ardından ÖSS'de başarılı olan öğrenciler de artık İmam Hatipleri tercih etmeye başladılar. Özellikle İstanbul'da yeni İmam Hatiplere ihtiyaç var” şeklinde konuştu.

Üsküdar İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı: “Geçen sene 1100 öğrenci vardı. 14 tane yeni sınıf açıyoruz. Bu da yeterli değil. Talepler o kadar yoğun ki yeni okul binasına ihtiyacımız var” dedi.

Şimdi bu toplumsal patlama da demokratik açılımın ilk halkası değil mi? Osmanlı askeri yönetim zihniyetini sürdürmek isteyen ve Ergenekon Terör Örgütü sanıklarına güvenen Baykal, 28 Şubat süreciyle kapatılmak ve Türkiye tarihinden silinmek istenen İmam-Hatiplerdeki bu patlayışı neden ağzına sakız edemiyor? Çünkü kamuoyunun tepkisi ve oy kaybına neden olacak da ondan…

 Suriye-Türkiye sınır kapılarında vizenin kaldırılması da demokratik açılım değil mi?

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim: ''Şimdiden 'Suriye'ye hoş geldiniz' diyorum. Suriye'ye geçişleriniz, İstanbul'dan Ankara'ya geçişleriniz gibi olacaktır. Aynı şekilde Suriye vatandaşları için de Türkiye'ye giriş çıkış Halep ile Şam arasında gidiş geliş yapar gibi olacaktır'' diye konuştu.

Ramazan bayramında, hediyelik eşyalarla Türkiye'ye giren Suriye vatandaşları, sınırda vize uygulamasının kaldırılmasını büyük sevinçle kutladı. Suriyeliler, Kilis Valiliği'nin tahsis ettiği minibüslerle şehir merkezine taşındı. Suriyeli vatandaşlar bundan sonra vizesiz olarak Türkiye'ye gelecek olmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi.

İşte bu da demokratik açılım sürecinin ürünü değil mi? İmam-Hatip severlerinin devletle barışıp yumuşamaları ve Suriye vatandaşlarının bayramdaki coşkusu ile Türkiye"deki akrabalarının bayram yumuşamaları bizim için en güzel bayram mesajıdır.

Gazeteci Sami Kohen diyor ki: “Türkiye, Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanları kapsayan bu geniş bölgede aktif bir politika izliyor”.

Türkiye son dönemde komşularıyla olan ilişkilerini geliştiriyor. Suriye ve İran ile geliştirilen ilişkilerde de bunu görüyoruz. Batı"da da Yunanistan ve Bulgaristan ile uzun süren problemler oldu. Bu problemler halen çözülmese de müthiş bir ilerlemenin olduğu gözlerden kaçmıyor. Ermenistan ile olan ilişkileri de işte bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

İşte bunların tamamını demokratik açılım süreci kapsamında düşünürsek Türkiye"nin pek zararına olmadıkları anlaşılır. Ama demokrat olamayan bugünkü muhalefetin; bugünkü siyasi iktidara ilişkin başka gizli güçler adına piyonluk yaptığı ve bölücülük için yapamayacağı iş olmadığı yalanına katılmıyorum. Bu bayramda, toplumsal gerilimin sürdürülmesi için ben şahsen ciddi bir konu görememekteyim.

 “Bunlar, sizin ve atalarınızın koyduğu isimlerden başkası değil! Allah, onlara herhangi bir yetki belgesi indirmedi. Onlar hep yanılsamalarına ve paradigmalarının ürettiklerine uymuşlar. Nitekim onlara Rabblerinin Haniflik mefkûresi gelip benimsenmiştir. Demek insan için, ille kurgulaştırdıkları var? Elbette hem son hem ilk; tamamen Allah'ındır” Necm Sûresi: 23-25..

Oysa onların hiçbir bilgileri yok; sadece tasarımlara uyuyorlar. Bakın; o sanrı hiçbir zaman Gerçek düzenin yerini alamaz. Öyleyse yaka kartımıza soğuk bakan, varsa da yoksa da dünya hayatı diyenden yüz çevir. İşte vahiy kültüründen alacakları bu! Kuşkusuz senin Rabbin, kendi yoluna rağmen mefkûresizliği seçeni en iyi bilen; yine O, dine sıcak bakanı da en iyi bilendir. Göklerde ve yeryüzündekiler Allah'ındır. Elbet kötü değerlerini yansıtanları da sosyal etkinlikleriyle cezalandırırken, ihsan derecesinde iman edenleri de Hüsnâ ve Ziyâde ile ödüllendirsin” Necm Sûresi: 28-31

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR