Ahmet Ufuk Erkan

Ahmet Ufuk Erkan

AYLARDAN TEMMUZ

Bir avuç kuş tüyüsün. Ne kadar ağır olursan ol, bir avuç kuş tüyüsün. Rüzgârda uçuşur, su üstünde öylece durur… Kuş tüyüsün bir avuç.

 

Yıllar geçecek elbet. Hayatın ağırlaşacak, sen hayata ağırlaşacaksın. Lakin değişmeyecek, bir avuç kuş tüyüsün.

 

Gülümser yüzün de eskiyecek. Şimdiden kestirmesi zor.  Gülerek mi eskiyecek, yoksa işte sadece eskiyecek mi?

 

Aylardan temmuz. Ne önemi varsa artık. Ömrümün temmuzlarına ilave, başka kayıt yok. Kayda değer ne olabilir ki, aylardan temmuz.

 

Kayda alıyorum dersem seni, abartmış olurum. Kayda sığmayan, sığamayan… aylardan temmuz ve sen bir avuç kuş tüyüsün. Bir avuç kuş tüyüsün uçuşmaya mütemâyil. Başımda uçuşan kum fırtınası.  Gözden akmaya hazır yaş. 

 

“Mikrobu kırılsın diye, bir bıçağı alazlayan ateş ne kadar suçlu?” İşte böyle. Bıçağın da ateşin de suçu yok bu durumda. Temmuz hazırlığı işte. Omzuma yüklenmiş temmuz birikintisi. Seyrek ve gayet ağır.  Ağırlığıyla omzumda,  temmuz birikintisi.

 

Düşe kalka. Dura gide. Düş müydük? İçimizin zulasına dokunan mızrap ağlatırken, artık neremize değiyorsa, saz mıydık, sazlık mı?

 

Tepemizde bir çift dudak, sanki üfürüyor bizi. Gam sesiyle feryat figan.  Âleminden kopmuş da ağlıyor sazlıktan uzakta bir ney. Düşmüş de gurbete ağlıyor bir ney. Düşmüş demek ki. Her şey düşmüş demek ki. Düştüm de her yanım ağrı, sızı. Düştüm ve bu düş değildi.

 

Ağrılı bir ezgi miydim? Ağrıydım da ağrıyor muydum? Bilinmezlikle, bilmezlikle, düştük zâhir hepimiz.

 

Mikrobum kırılsın diye, çarka vuruyorum kendimi. Düş hanesine bir çentik daha. Alazlanıyorum, alazlanıyorsun. Tepemizde mübârek bir dudak, üfürüyor bizi. Neydik ki ney olalım? Sazlıkta ney olalım. Eskimiş bir sıla hasretiyle, gurbet sancısıyla, inleyelim. Üflesin bir çift mübârek dudak.

 

Kâlû belâ mizanseni… Sazlık işte bataklıkta. Kesilmiş, biçilmiş, bıçağa gelmiş de ney olmuş… Üfürüyor semâî bir nefes. Ses ediyoruz; ses oluyoruz.

 

Bir avuç kuş tüyüsün. Her nefeste başımıza gözümüze serpelenecek. Kışın kar gibi, nisanda bir deli yağmur. Bir avuç kuş tüyüsün, her nefeste alnımıza yağacak… Göğsümüzde kalp minvali atacak.

 

Yengeç sekişli bir aydır temmuz. Sahte kabadayı gibi yürür, şalayap. Temmuz işte,  tepemizde ışıklı bir gün, yürürse yengeç saçmalığında.

 

Ben bir söz idim.  Kadîm kelam. Bir avuç kuş tüyüsün, sözüm üstüne düşen. Düşen ve düş mü değil mi belli olmayan.

 

İnce, epildek bir sesim şimdi. Boşluk kesilmişim de bir çift dudak, ses getiriyor benden. İlahi bir ses oluyorum, söz oluyorum. Söz oluyor hakkımda.

 

Neyistanda ağlayan ney, sılasına ağlar. Sıla düşü. Bir avuç kuş tüyüsün, hayatım kadar ağır.

 

[Şalap yalap bir yolculuk benimki. Kadîm kovulmuşluğumu taşıdım sanırım;

kadîm kovulmuşluğumuzu. Kovulmuşluğum, kovulmuşluğumuz, hani göklerden yere; hatırla, hani ilk insan mı ne? Bazı derslerde maymuna çevirirler hani; bilirsin… Neymiş işte, yasak meyveye bir diş atmış da... Sonra anlattığım gibi: İnleyen bir ney gibi özler yurdunu. Her halin sancısı budur: Sıla-ı rahim hasreti. Harala gürele bir yolculuk hepimizinki. İstasyon istasyon, tıkırtılarıyla hayat treninin… Her birimiz ayrı vagonlarda, her halimiz ayrı vagonlarda. Sosyolojide misal, bu duruma “statü” diyorlar, “rol” diyorlar. Hani –bu şekilde örneklendirirler- misal hem babasın, hem bir yerde işçi, aynı zamanda falan derneğin üyesisin, bir açık üniversitede öğrenci bile olabilirsin aynı zamanda. Kendi vagonlarını eklersin bir şimendifere. Harala gürele bir yolculuk bizimki. Evrensel bir misafirlik ve evrensel bir seyahat. Yolculuk yani… Düştük işte yukardan. Düştük. ]

 

Bir temmuz ezberleyeyim sana. Ardımdaki tüm temmuzları yoğurup, sereyim ayaklarına. Hatta sana, hiç olmayan bir temmuz düşüreyim. Düşereyim, aşerer gibi. Düşürüvereyim bir temmuzu ayaklarına. Kâlû belâ sancısıyla, düşürüvereyim bir temmuz... Ebelik edeyim düşlere. Hakikate ramak kalan düşlerle, düşürüvereyim ayakucuna.

 

Yengeç yürüyüşlü bir aydır temmuz. Daldaki yasak meyveden kalan damak tadı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Ufuk Erkan Arşivi
SON YAZILAR