BU KONUDA EN BÜYÜK MAĞDURİYETİ YAŞAMIŞ BİRİSİ OLARAK…

   BU KONUDA EN BÜYÜK MAĞDURİYETİ YAŞAMIŞ BİRİSİ OLARAK…

        Yapılan son operasyonla ilgili biraz insaflı biraz da izan sahibi olarak, doğruları konuşmak istiyorum. Zira bu konuda en büyük mağduriyeti yaşamış bir insan olarak söylemem gereken tek şey; “Oh olsun! Çok iyi oldu! Men dakka  dukka! Çalma kapıyı, çalarlar kapını! Herkes yaptığının bedelini ödemeli! Veya, Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner!” olması gerekirken ben nefsimi bir kenara bırakıp, kitabın ortasından doğruları yazmayı daha doğru bulduğumdan, olaylara biraz daha farklı yaklaşmak istiyorum. 2007 yılında yaşadığımız meşhur 'A takımı' operasyonunda gidip, aleyhimizde aslı astarı olmayan yalan beyanlar veren 'Cemaat mensubu' olmasına rağmen, 2012 yılının Kasım ayında, Şahsım ve Gazete çalışanlarına yönelik yapılan operasyonda; evlerimiz, iş yerimiz, yazlığımız, araçlarımız! Hatta en mahrem yerimiz olan, yatak odamıza kadar, bizzat Cemaatin talimatları doğrultusunda operasyon yapılmasına rağmen, biz yine de doğruları yazmaktan geri kalmayacağız. Neden böyle bir tavra girdin, diye soracak olur iseniz bizim inandığımız Yüce Kitabımız, Efendimize hitaben tüm inananları kapsayacak şekilde “ Festekim kema ümirte” yani “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyurduğundan  biz emr-i İlâhinin gereğini yerine getirmek zorundayız.

          Dilerseniz olaya, Cemaat-Hükümet ilişkilerinin hangi noktadan hangi noktaya nasıl geldiğini irdeleyecek başlayalım. 1 Mart tezkeresinin Meclis'ten geçmemesinin bedelini Askerlere ödetmek isteyen ABD, ilk iş olarak Cemaati Askerlerin yerine ikame etmek suretiyle, 'Derin Devleti' onlarla dizayn etmeye başladı. Bu çerçevede Ergenekon, Balyoz, Ay Işığı vs. organizasyonlar yapıldı. Bu organizasyonlar yapılırken, Hükümet sesini çıkarmadı. Zira organizasyonlar Hükümetin işine gelecek şekilde yapıldığından, ses çıkarma imkânı da kalmadı. Aslında yapılan işler ülkenin de hayrına gözükmekteydi. Bu sayede yıllardır Siyasi iradeye boyun eğdirilemeyen Askerlere de, siyasi iradeye boyun eğdirilmiş oldu! Ancak olay öyle bir noktaya geldi ki, 'Ayının yavrusunu severken öldürmesi' misali, Askerleri siyasi iradeye boyun eğdireceğiz derken, ülkenin Askeri otoritesi yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Bunu gören dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan; Bülent Arınç'ı Okyanus ötesine göndererek, operasyonlara dur denilmesi gerektiğini, ülkenin Askeri otoritesinin sarsılmaya başladığını, bunun ülkeye zarar vereceğini iletti. Ancak Okyanus ötesi öneriyi reddetti. Zira onların hedefi, kendi otoritelerini ortaya koymak olduğundan henüz hedeflerine ulaşmamışlardı.

          Bu olayın yaşanmasının ardından, Cemaat operasyon yapmak için düğmeye bastı ve Şubat 2012 operasyonu ile Mit Müsteşarını Cumhuriyet Savcılığına ifadeye çağırdı. Olayın vahametini gören Recep Tayyip Erdoğan, o gün itibariyle, Cemaatle yollarını ayırdı. Ancak Devletin en önemli noktalarında, Cemaat mensupları etkili görevlerdeydi. Onları temizlemek öyle sanıldığı kadar kolay değildi. 2012 yılından itibaren Hükümet, bürokrasideki Cemaat mensuplarını temizleme operasyonu başlattı. Hatta bizim AA Bölge Müdürü'nün görevden alınması ve AA Bölge Müdürlüğü'nün daha sonra dağıtılması da bu operasyonun bir parçasıdır. Yoksa birilerinin dediği gibi, Bölge Müdürü'nün Adnan Bahadır'a olan yakınlığı falan değildi. Ama Olaya bulunması gereken bir kılıf vardı o da, O arkadaşın bana olan yakınlığıydı. Ancak olayın perde arkası çok farklı. O arkadaşı şehrimize getiren irade ona, Adnan Bahadır'ı takip edip, açıklarını ortaya çıkarıp, ömür boyu Cezaevinde kalacak biçimde bir tezgâh kurmaktı. Ancak Allah'a binlerce şükürler olsun ki, her şeyimiz açık ve şeffaf olduğundan, Rabbimizden saklamadığımız gibi, her şeyimizi kullar ile de paylaştığımızdan, bize tezgâh kurmayı beceremeyen o arkadaş, cezalandırılma cihetine gidilmiştir. Çok ama çok enteresandır ki, arkadaşımız bizimle olan ilişkisini sadece ve sadece Cemaat aleyhtarı haberler yaptığımız için kestiğini resmen ve aleni bir biçimde bizlere ifade etmiştir.

         Olaylar artık öyle bir noktaya gelmişti ki, Devlet Cemaatin memurları ve Hükümetin memurları diye iki kısma ayrılmıştı. 2012 yılında bize yapılan operasyonda Cemaat mensubu olmayan memur arkadaşlar, yapılan operasyonun tamamen Cemaat talimatıyla yapıldığını, olayın başında dönemin en önemli Siyasi iradesi ile onun arkadaşları olduğunu açıkça söylediler. Sadece söylemekte kalmadılar, aleni olarak bir kısmı onlara ateş püskürdü. Bu savaş devam ederken, 2013 yılındaki 17-25 Aralık olayları yaşandı. Bu operasyon, Cemaatin en büyük hamlesiydi ama yemedi! Ülkenin geldiği nokta, o kadar vahimdi ki anlatamam. Adli Yargı'nın Kahir ekseriyeti Cemaatin elindeydi. Her ne kadar HSYK seçimlerinde dengeler değişmiş olsa da bu denge Yerel Adliyeler de henüz gerçekleşme imkânı bulmadı. Bana iletilen bilgiler yanlış değilse, HSYK seçimlerinde Samsun Adliyesi'nde Cemaat mensuplarının oy oranı yüzde 80'lere ulaşmış durumda. Bu durumda, bu ülkede, tarafsız Yargı'dan bahsetmek mümkün mü?

       Gelelim yapılan operasyonlara. Kanaati acizanem o ki, bu operasyondan hiç bir şey çıkmaz. Neden çıkmaz derseniz, dört yıl önce yaşanmış bir olaydan yola çıkarak elde avuçta ciddi deliller olmadan, bir operasyon yapıldığı izlenimi uyandı bende. Ayrıca o insanların Adliye'de çektikleri çileler, bana geçmişte yaşadıklarımı hatırlattı ve çok üzüldüm. Belki o insanlar kabahatlidir, ama çoluk çocuklarının kabahati ne? Onlara bu acıları yaşatmak bana göre üzücü bir durum. 2011 yılında dönemin Şehir İmamı benimle görüşüp tanışmak istiyor ama dönemin etkili ve yetkili Bebek Yüzlüsü ve yandaşları bu işe engel olup bizi görüştürmüyorlar. Bu duruma tepki gösteren Mütevelli Heyet Üyelerine verilen cevap aynen şu: Bu adamlardan yüklü miktarlarda yardım alıyoruz, onlar ne derse onu yapacağız. Şimdi o yardımları yapanlar adam gibi ortaya çıkıp kendilerini topluma göstersinler aksi halde zamanı gelince ben tüm belgeleriyle, resimleriyle açıklayacağımı unutmasınlar. Bu günlük de bu kadarla yetinelim, Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR