BAŞSAVCI GEREĞİNİ YAPMALI

                 BAŞSAVCI GEREĞİNİ YAPMALI   

                Gazetecilik mesleğine başladığım günden bu güne kadar yaklaşık, dört yüzün üzerinde davaya girdim. Bu davaların yüzde altmışında sanık, yüzde kırkında ise müşteki  sıfatıyla katıldım. Adliyede Hukuk'a saygısı olan, insana değer veren, kimsenin etkisi altında kalmadan karar veren, adil yargıçlar da var, başkalarının etkisiyle, güç dengelerini gözeterek  veya mensup olduğu  cemaatin etkisiyle karar veren yargıçlara da rastladım. Ancak dün o kadar enteresan bir olayla karşılaştım ki belki de Samsun Adliyesinde bu güne kadar eşine rastlanmamış bir olayla karşılaştım. Nedir karşılaştığın olay derseniz, bundan yaklaşık yedi-sekiz ay önce yazdığım bir köşe yazısına gelen bazı yorumlarda şahsıma karşı hakaret edildiği için, Avukatım Cumhuriyet  Başsavcılığına şikayet etmiş,  buraya kadar olan normal,  ancak bundan sonrası  tam bir fecaat. Neden fecaat derseniz,  yaşadığım olaylar sonrasında az çok adli yargının nasıl işlediğini öğrendim. Cumhuriyet Savcılığına yapılan bir şikayetten sonra,  Savcılık makamı belli bir araştırma yapıp, sanığı veya sanıkları tespit ettikten sonra müştekiyi çağırıp şikayetine devam edip etmediğini ve uzlaşmak isteyip istemediğini sorar. Ayrıca Cumhuriyet Savcılığı sanığın veya müştekinin ikamet adresine veya ev adresine tebligat yapar. Şayet ikametinde veya  işinde kimseyi bulamaz ise o zaman mahallenin muhtarına tebliğ eder. Bu işleyiş adliyedeki rutin işleyiştir, yasa da bunu emreder, ancak bizim  olayda işleyiş çok farklı oldu. Bizim müşteki olarak yaptığımız şikayet sonucunda, köşe yazımıza gelen yorumlarla ilgili 'IP' ler  yorumların altında belli olmasına rağmen, Savcılık o 'IP' numaraları ile ilgili en ufak bir araştırma yapmadan, bizim Avukata tebligat yaparak, bizi Savcılık makamına davet etmiş.  Avukat da bunu unutmuş veya yasal açıdan ciddiye almamış olmalı ki bize söyleme gereği dahi duymadı.

                Aradan geçen sekiz aydan sonra, önceki gün şehir dışına bir toplantıya katılmak için çıktığımda, Gazete ofisini aradığımda, personel ne söylese iyi, Gazi Polis merkezinden bir görevli memurun aradığını, Cumhuriyet Savcısı  Vahdettin Taşkıran'da bir ifademin olduğunu, ancak daha önce gelen çağrıya rağmen,  ifadeye gitmediğim için 'yakalama' veya 'zorla getirme' çıkardıklarını söyleyince şaşırıp kaldım. Zira şehir dışında herhangi bir çevirmede,  rutin bir GBT kontrolünde soluğu nezarette alabilirdik.  Kaldı ki biz bu tür işlere de alışkınız ama Savcılıktan gelen çağrı kağıtlarına mutlaka gidip ifade vermek gibi bir âdetimiz olduğundan, bu işin ne olduğunu çok merak ettim. Anında Avukatımı aradım ve olayın ne olduğunu öğrenmesini söyledim.  Normalde Cumhuriyet Savcılıkları şüphelilerin gidip ifade vermemeleri sonucu, yakalama veya zorla getirme kararı verirler bizim de böyle bir durumumuz olmadığını bildiğimden, konunun ne olduğunu merak etmeye başladım. Aradan bir saat geçince Avukatım arayıp konunun bizim yaptığımız şikayetle ilgili olduğunu, Savcılığın çağırdığını, gitmediğimiz için yakalama veya zorla getirme kararı verdiğini söyleyince itiraz ettim, hayır bize asla ve kat'a böyle bir çağrı gelmedi, dedim.

                Nihayet dün sabah ilk iş olarak soluğu adliyede aldım ve anılan savcının makamına gittim. Savcıya adımı söyleyince anında “Sana  zorla getirme çıkardık haberin olsun” deyince  kendisine bana herhangi bir tebligat yapılmadığını,  bana tebligat yapılmadan nasıl böyle bir şey olur, diye sorunca ,”Hayır yapılmış” dedi. Peki o zaman dosyayı  bir görelim dedim. O da personeli arayıp dosyayı isteyince, zamanı değerlendirmek bakımından kendisine, ne zamandan beri Samsun'da olduğunu sorunca, bana “Sizi buraya sohbete değil, ifadeye çağırdık demez mi?” Ben de gayet pişkin bir vaziyette, “Demek beni ifadeye çağırdınız öyle mi? O zaman alın ifademi” dedim. Bu arada dosya gelince, bir de ne görelim, bana tebligat falan yapılmamış, Avukatımın yanında çalışan Bayana tebligat yapılmış. “Bu nasıl iş Savcı Bey? Olur mu böyle şey? Ben dün şehir dışındaydım. Şayet bir arama yapılıp, benim GBT testim yapılsaydı, benim halim ne olacaktı?” deyince, “Sesini yükseltme” dedi. Ben de kendisine, “Ben sesimi falan yükseltmiyorum. Yasal hakkımı arıyorum, bu benim hakkım.” Bunun ardından bana iki soru sordu.  Sorulardan biri; 'davacı mısın' ikincisi ise 'uzlaşmak istiyor musun' idi. “Kimden Savcı Bey” deyince, “İşte o henüz belli değil, 'IP' numaraları olmadığı için onu tespit edemedik” demez mi?

Sorarım size böyle bir işleyiş, Dünyanın hangi ülkesinde var. Sayın Başsavcıya da buradan sormak istiyorum. Ne zamandan beri Savcılık makamları, insanların Avukatlarına tebliğ edip, çağrı kağıdı gönderiyorlar? Çağrı kağıdını almayan Müştekilere ne zamandan beri zorla getirme çıkartılıyor? Ayrıca muhatabı belli olmayan bir dosyada müştekiye, 'davacı mısın' veya 'uzlaşmak istiyor musun' şeklinde bir soru sorulur mu? Şayet bu ülke bir Hukuk Devleti ise, bu yapılanlar normalse, ben sizden özür diliyorum, yok normal değilse, siz gereğini yapın. Kalın sağlıcakla.            

 

 

                 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR