Süleyman Soylu

Süleyman Soylu

"KARAKAŞLI BERKİN ÇOCUK" ve BAŞBAKAN

                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

"KARAKAŞLI BERKİN ÇOCUK" ve BAŞBAKAN                          
        

"Tayyip Erdoğan" isminde bir vatandaş, arkadaşları arasında bir kahvehanede veya bir yerlerde, ayaküstü ülke meselelerini ve olayları konuşabilirler, tartışabilirler birbirlerine, gözlerinin içine bakarak söyleme cesaretini bulur veya bulamazlar.
   Ama bakınız ; karşılıklı diyorum yani karşılığı var ve karşılığını da alır.  
   Delikanlılık da , medenilik de bunu gerektirir.                                                                  

Tabii Tayyip Erdoğan Başbakan konumunda olunca kürsülerden konuşuyor ve hep o konuşuyor ve cevabını da kendisi veriyor.
    İsim vermeden birilerini suçluyor, hakaret ediyor ağza alınmayacak sözler ediyor. Öfke kusuyor çekinmeden, bizim buraya yazmaktan bile imtina etmek durumunda olduğumuzsözleri ve Başbakan'a külliyen yakışmayan küfre varan hakaretleri ediyor.
    Anayasaya aykırı olarak "toplumun bir bölümünü ve kendisine muhalefet edenleri ve kendisi gibi düşünmeyenleri, hatta devletin kurum ve kuruluşlarına ağır ithamlarda* bulunuyor.
    Şahsi huzursuzluğunu, "kibrini, kinini ve nefretini;" halkın bir bölümünü hedef alacak şekilde topluma yansıtmak ve böylesi birbirine düşman antidemokratik bir taraf yaratmak, bir Başbakanın ateşle oynaması gibi birşeydir.
    Devletin kurum ve kuruluşlarının yasal ve kanuni bir zeminde halletmesi gereken meseleleri kürsülere ve meydanlara taşıyan ve oradan dövecekmiş gibi konuşan Başbakan'ın bu hırçın tavrı, antidemokratik ve otokratik bir alışkanlığa doğru gitmektedir.
   Son olarak Berkin olayı. Gezi demokratik eylemini "polise emri ben verdim" diyerek sorumluluğu Başbakan'ın üslenmesi, orada polisin gaz fişeği tabancasını hatalı kullanmasından dolayı, ekmek almaya giden 14 yaşındaki Berkin'in gaz fişeğiyle başından yaralanması sonucu 269 gün komada kadıktan sonra 15 yaşında acıklı bir şekilde ölmesi ortadayken kimin suçlanması gerekir ? 
   269 gün evlat acısıyla kıvranan baba ve anne herhangi birimiz olsa, 269 gün aynı zamanda hergün umutla çocuğunuzun acılarıyla ölüp ölüp diriliyorsunuz ve çocuğunuzu hangi polisin vurduğunu soruşturamıyorsunuz. 
   Sonunda Berkin çocuk,  Allah'ın özene bezene yarattığı O Karakaşlı, karagözlü günahsız yavru ölüyor. Ana yüreği, bir yerinden bir parça kopmuş..  unutamayacağı bir yara alıyor.. Acıyla feryat ediyor; ana baba birlikte çığrışıyor...
   Fakat "malum" birileri ve hükümet katının, hiç mi hiç derdinde değil. Fakat baba ve annenin Başbakan'ı sorumlu tutması, Başbakan'ı çileden çıkarıyor.
  Ve yine o hırçın tavrıyla meydanlara çıkıyor ve kürsülerden bir ölmüş bir çocuğa karşı tavır alıyor.  Çocuğun polise "demir bilyeler" attığından ve "silahından" ve "teröristliğinden" söz ediyor. Karşısında toplanan taraftarlarını ve kitleleri galeyana getiriyor. Anne babaya "yuuh" çekilmelere bile sebep oluyor.                                  Fakat Pkk militanları ve silahları "Barış sürecine dahil ediliyor. Apoya terörist diyemeyen Başbakan..  Bülent Arınç bile devlete karşı "dağa çıkmaktan" söz etmişti. Hiç kimse söylediklerinden kaçamaz.
   Halbuki herkesin bildiği gibi; Başbakan Gezi'deki insiyatifi üzerine alarak sorumluluğu üzerine almıştı. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Polise emri kendisinin verdiğini beyan etmişti. Bu durumda Karakaşlı Berkin'in annesi ve babasının Başbakan'ı sorumlu tutmasından doğal ne olabilir ?
   Başbakan sorumlu olamaz mı? Başbakan sorumlu tutulamaz mı ? O da etten kemikten değil mi? Herkes kusurlu olabilir de Başbakan kusurlu olamaz mı?
   Gezi'de ve diğer yerlerdeki cinayetler soruşturmalar Bakanların fezlekeleri ne olacak?  Meydanlardaki demokratik eylemleri provakasyonlar neticesi bastırılarak,
   "Parmakla mürebbiye gibi susturup toplumu hiç kimse kendi emelleri doğrultusunda hizaya getiremez." Halk yanlışlar karşısında anayasal demokratik hakkını kullanacaktır. Halkın "Adalet isteyen sesini kimse kısamaz."     
  Görülüyor ki; Bir Başbakan'ın ağzından çıkan kelamlar, bir toplumu barış ve kardeşliğe de götürür, Allah korusun çatışmaya da götürür.
   Biz "çocuklar da şeker yiyebilsin diyoruz."                                                                      Cumhurbaşkanı'na büyük görev düşüyor.                                                                                                Saygılarımla.     
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Soylu Arşivi
SON YAZILAR