ARTIK YAZAMAYACAĞIM

   Bugünkü yazıma artık sevmeyeceğim şarkısının değişik versiyonu olan artık yazmayacağım diyecektim ancak yazmayacağım ifadesi kendi irademle yazmayacağım anlamına geldiğinden iradem dışında yazamayacağım anlamına gelen artık yazamayacağım başlığı ile başlamak istedim. Neden yazamayacaksın derseniz önceki gece açıklanan Bakanlar Kurulu listesinde yer almayan Suat Kılıç ile yaşadıklarımızı bizi tanıyan, bilen, okuyan herkes bilir, ben hayatımda kimsenin işini, aşını, sağlığını kaybetmesinden mutlu olmam, tam aksine insani ve duygusal yönüm ağır basar ve üzülürüm. Ancak Bakan Kılıç'ın kabine dışı kalmasından duyduğum keyfi anlatamam, sadece ben değil, aile bireylerim yediden yetmişe adeta Bayram yaşadılar. Neden Bayram yaşadılar derseniz izin verin bundan yedi sekiz yıl öncesine giderek Sayın Kılıç ile ilgili yaşadığım süreci anlatayım, anlattıklarımı okuduktan sonra sevinmekle yanlış yaptın diyeniniz olursa gidip zati âlilerinden özür dileyeceğim, yok hepiniz bana hak verirseniz o zaman da zati şahanelerinden aynı davranışı bekleme hakkına sahip olacağım.

                Ak Partinin kuruluşundan itibaren elimden geldiği kadar partiye destek olmaya çalıştım. Mustafa Demir'in İl Başkanlığını bırakmasından itibaren Kayınçomun İl Başkanı olabilmesi noktasında elimden gelen her türlü desteği verdim, bu desteği verme nedenim siyasi bir beklenti değildi ancak 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde sevgili Kayınçomun beni Canik İlçesinden birinci sıraya koyması sonucu bir hayli sıkıntılı süreç yaşamıştık. Bu süreçte Cemal Vekilin bastırması sonucu Osman Genç benim meclis üyesi olmama şiddetle karşı çıkmış, hatta Parti binasını gidip basmış, bazı onursuz ve şerefsiz insanlar orada kayınçomun ölmüşlerine dahi ağır hakaretler etmişlerdi, bu gelişmeler üzerine istifam istenmiş ancak ben etmemiştim. Nihayetinde biz seçildik, hem Canik'te hem de Büyükşehir Belediyesinde Meclis üyesi olmuştum. Aradan beş altı ay geçince Vezir Hazretleri ile İl Başkanının arasında sıkıntılar yaşanmaya başlayınca bu kez ben devreye girip arayı düzeltmeye çalıştım. Bu süreçte Grup Başkan Vekili ve Belediye Başkan Vekili olunca Suat Kılıç ile tanıştık,(Suat Kılıç'a sorarsanız beni kendisi ile kayınçom tanıştırmış, benim dışımda da bir sürü yaramaz adamla tanıştırmış). Suat Kılıç'ı ilk tanıdığımda aramızda kan uyuşmazlığı olacağını, benim Dünyamın insanı olmadığını çok iyi biliyordum ancak siyasetin mümkün olanı yapma sanatı olduğunu bildiğimden elimden geldiği kadar alttan alarak kendisi ile uyumlu çalışmaya gayret ettim. Başbakan'ın 2006 yılında Samsun'a geleceği ve meydan mitingi yapacağı dönemde, Ak Parti Genel Merkezi kendisine Karadeniz Bölgesini organize etme görevi vermişti, zira Başbakan Samsun'dan karayolu ile Trabzon'a kadar gidecekti, o süreçte tüm Karadeniz Bölgesini gezeceğinden bölgedeki organizasyon Suat Kılıç'a verilmişti.

                Suat Kılıç o dönemde düz Milletvekili olduğundan makam aracı, makam şoförü de yoktu, bu durumda yapacağı çalışmaları kendi imkânı ile yapacağını bildiğimden makam aracımı ve makam şoförümü kendisine tahsis ederek bir hafta süre ile Karadeniz sahil bölgesini dolaşmasını sağladım. Bu gelişmeler onunla aramızı daha da yakınlaştırmıştı, adeta her gün görüşen iki yakın arkadaş gibi olmuştuk. 2007 yılında bize yapılan A Takımı operasyonundan tam bir hafta önce Sevgi Kafe'de ben, Suat Kılıç ve Erdoğan Tok birlikte yemek yerken Suat Kılıç bana dönüp “Adnan Bey Samsunspor'a operasyon yapılacak, muhtemelen seni tutuklayacaklar haberin olsun” deyince kendisine dedim ki vekilim benim yanlış bir işim yok ki korkayım tutuklarsalar tutuklasınlar. Gerçekten de aradan bir hafta geçmeden bize o meşhur A Takımı operasyonunu yaptılar. Operasyon yapıldığında Milletvekillerini dönemin Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek'e gönderdik, Cemil Çiçek Milletvekillerine “Arkadaşlar Abant toplantısında Başbakan'a Samsun Büyükşehir Belediyesinde Samsunspor kulübü ile ilgili büyük yolsuzluk var, buna polisle müdahale edersek olmaz askerle müdahale edelim” deyip Başbakan'dan olur aldığını bilmenize rağmen şimdi bana neden geldiniz deyince biz de olayın arkasında bizim partili Vekillerin olduğunu anladık.

                Her gün beni aramadan edemeyen Suat Kılıç,  biz içeriye düştükten sonra ne aradı ne sordu. Bırakın arayıp sormayı biz çıktıktan sora dahi aramadı, önce bizlerin anında görevden alınacağımızı düşünüp hiç aramadı. Ne zaman ki biz görevlerimizin başına döndük bir ay gibi bir sürenin ardından aradı ancak bu kez de ben telefonuna bakmadım. Bu arada bir yerel gazetede Gölge adam rumuzuyla köşe yazıları yazılmaya başlandı, köşe yazılarının ağırlıklı konusu bendim yazanlar ise belli. Baktım ki beni linç girişimleri artarak devam edecek, gazete kurmaya karar verdim. Gazeteyi kurmadan önce yine dayanamayıp eski hukukumuza binaen Suat Kılıç'ı aradım. Kendisine dedim ki, “ben gazete kurmaya karar verdim sen bu işlerden anlarsın diye ilk önce seni aradım yardımcı olursan seninle istişareli gazeteyi yürüteceğim”. Benim konuştuklarımı hiç dinlememiş olmalı ki bana ne dese iyi “sen bir gazetenin kaça kurulduğundan haberin var mı, o iş senin işin değil” bu kez kendisine dedim ki  “bak sana sorumu tekrar ediyorum ben gazete kurmaya karar verdim kurayım mı kurmayayım mı demiyorum sadece sana yardımcı olup olmayacağını soruyorum” deyince baktı ki ben kararlıyım “görüşürüz” dedi kapattık telefonları. Daha sonra Ankara'ya gittim kendisini aradım telefonlarıma çıkmadı, biz de kendi yolumuzu çizdik. Daha sonraki süreçte AK Partiden geçici ihracım gündeme geldiğinde bizzat Suat Kılıç bazı İl Yönetim Kurulu üyelerini arayarak benim aleyhimde oy vermelerini istediğini o arkadaşlar anlattı. Ancak  sağ olsun arkadaşlar onun dediğini yapmadılar. Bu gelişmeler üzerine biz de kendisi ile ilgili yapmamız gerekenleri yaptık.

                Bilahare Suat Kılıç'ın eniştesi olduğunu söyleyen kişi gazeteye gelerek bizi tehdit etmek istedi, ama biz gereken cevabı verince kaçtı gitti(O konuyla ilgili yapılan soruşturmayı kimin örttüğünü de zamanı gelince yazacağım). Bu gelişmelerin ardından kendisine çok yakın bir isim olan Harun Çelik'i A.A'ya Bölge müdürü olarak atattı, Harun Çelik ile tanıştıktan sonra ilişkilerimiz iyi gitmeye başladı. Bunu fırsat bilenler bizimle ilgili her türlü bilgiyi Harun Çelikten almaya başladılar, ben konuya vakıf olunca Harun Çelik'e mesafe koysam da adamı kapıdan kovsak bacadan girdi, uzun süreli bir arkadaşlık yaşadık. 2011 yılındaki Genel Seçimler öncesi Harun Çelik aracılığı ile aramız düzeldi gibi olmuştu. Ancak biz hiç bir zaman kendisine güvenmiyorduk. Buna rağmen Harun Çelik'e olan sevgimizden ötürü Suat Kılıç ile ilgili Harun ne demiş ise haberini yaptık, hatta bizzat Harun Çelik'in yazıp bize gönderdiği söyleşisini iki sahife yayınladık, bunları en ufak bir ekonomik beklentimiz olmadan yaptık. Bizim bunca iyi niyetimize rağmen bu arkadaş 2011 yılındaki seçimde bizi öteleyerek diğer gazetelere haber ve reklam vermeye başlayınca çağırdım Harun Çelik'i ve ona dedim ki; “bak arkadaş bu günden itibaren bu arkadaşla bizim işimiz bitmiştir, bize sahifesine yüz bin lira dahi verse onun ne reklamını alırız ne de haberlerini yayınlarız”. Nihayetinde yeniden kavga etmeye başlayınca bu kez gitti Hüseyin Dereli'yi Avukat tutup bizi mahkemeye verdi, ben Hüseyin'i bizzat arayarak davayı almamasını söylememe rağmen davayı aldı ve açtı ama ona gücenmedim çünkü işini yapıyordu. Seçim sonrası Suat Kılıç, Harun Çelik'le haber gönderip tekrar uzlaşalım dediğinde olur kavga etmekten biz de keyif almıyoruz ancak bazı şartlarım var dedim. Nedir şartların dediklerinde yerel siyasete ve İl Kongresine müdahil olmayacak dedim, o da kabul etti, böylece yeniden kavgasız bir ortamda çalışmaya başladık.

                Osman Çetinkaya'nın İl Başkanlığı döneminde ona müdahil olmaması için bir hayli uğraş verdim, görünüşte Osman'la ilgili aleyhte bir çalışma yapmıyordu ama aslında tüm çalışmaları Büyükşehir Belediye Başkanlığına yönelikti ama bunu kimseye anlatamıyordum. Özellikle Osman'a hiç anlatamıyordum. Bu gelişmeler yaşanırken Bakan hakkında yaptığımız haberleri ulusala taşıyan bazı Basın Yayın Kuruluşları ile Siyasi Partiler, Bakan hakkında Gensoru verdiler, biz de bu arada biz düşenin karşısında olmayız diye bir yazı yazınca bu yazımızı bazı şerefsizler ulusal gazetelere servis etmişler. Ulusal Gazetenin muhabiri beni arayınca, bana Bakanla ilgili elimde kaset olup olmadığını sorunca kendisine hayır yok demiş olmama rağmen ertesi gün manşetten Bakan'a kaset şantajı haberini yaptı. Bunun üzerine Harun Çelik yanıma gelerek konuyla ilgili Bakanın ciddi rahatsızlık duyduğunu bu konuda bir tekzip yayınlamamı isteyince kendisine dedim ki; sorun değil. Bakan'a söyle Hukuk Müşaviri tekzip metnini yazıp göndersin ben aynen noterden onaylayayım ve ilgili gazeteye gönderelim. Bunun üzerine Bakanın Hukuk Müşaviri Avukatıma hazırladığı tekzip metnini göndererek noterden onaylatmasını istedi, avukatım da benim adıma noterden onaylatarak ilgili gazeteye gönderdi ve gazeteyi de mahkemeye verdi. Biz bu kadar iyi niyetli davranmamıza rağmen bana Bakan'a çok yakın isimler gelerek Bakan'ın benimle ilgili bazı çalışmaları olduğunu, yakında bana operasyon yapılacağını, telefonlarımın dinlendiğini söylemeleri beni şaşırtmadı. Nihayetinde 23 Kasım 2012 tarihinde bana operasyon yapıldı ve sabahın erken saatlerinde evim, işyerim, yazlığım, araçlarım, personelimin evleri arandı, ancak biz tutuklanmadık. Bu arada Harun Çelik ve ağabeyleri yanımızda oldular ancak çok enteresandır aynı Harun Çelik daha sonraki süreçte aramızda hiç bir problem olmamasına rağmen veya basit bir konuyla ilgili  bizi  terk edince  anladım ki bu arkadaş bizimle ilgili görevini tamamlamış ki bizden uzaklaşmış.Yapılan operasyonda  biz tutuklanmayınca yeniden  telefonlarımız dinlenmeye alındı.

                İşte sizlere yaklaşık yedi sekiz yıllık sürecin özeti, şayet biz bu şehirde Suat Kılıçla ilgili haberleri yapmasaydık rahatlıkla Büyükşehir Belediye Başkanı olurdu, zira yapılan anketlerden yüzde ondokuz oy almış, daha yüksek bir oy almış olsaydı rahatlıkla aday olurdu. Demek ki kavgadan kimse karlı çıkmıyor, biz bir hayli sıkıntı çektik ama muhataplarımızın siyasi hayatları bitti, keşke bu deneme yaşanmamış olsaydı da kimse zarar görmeseydi. Önceki akşam ailenin en büyük bireyinden en küçük bireyine varıncaya dek, şehir içindekiler, şehir dışındakiler Başbakan'ın kabine ile ilgili açıklamasını beklediler. Kabine açıklanıp Suat Kılıç'ın Bakanlıktan düştüğü öğrenilince adeta Bayram havası yaşandı. Bırakın bizim aileyi gece sabaha kadar, hatta dün akşama kadar arayan arayana, demek ki insanlar ne kadar dolmuş ki adeta Bayram yapıyorlar. Biz her zaman düşenin yanında olduğumuz için artık bu arkadaşla ilgili yazı yazamayacağımız için üzgünüz. Aklıma bir şey geldi, Bakan hakkında gensoru verilip Ak Partinin arkasında durması sonucu Gensoruda Bakanlıktan düşmeyince şehre gelirken ta adalar mevkiine kadar gidip orada karşılama yapanlar şimdi ne yapacaklar? O zaman oraya gidenlerin yüzde biri dahi gitmeyeceği aşikâr. Acaba ben elli, altmış kişilik bir ekiple karşılamasına gitsem mi ne dersiniz? Kalın sağlıcakla     

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR