Allah kulunu, kula muhtaç etmedi

Sene 1978. Mevsimlerden sonbahar. Bir lodos esiyor Samsun"da ve ben babamı bekliyorum. Dün eve gelirken gazoz getirmişti. Düşünebiliyor musunuz sırf bana getirmişti gazozu. Abim ve ablam nasıl da kıskanmıştı, bir bilseniz. “Baba bize niye almadın” dediklerinde "O daha küçük. Size de para vereyim, siz de alın” demişti.   

Tekel Sigara Fabrikası"nda işçiler dağıldı. Bir kalabalık yukarı doğru geliyor ve ben mahallenin köşesinde babamı bekliyorum. Hani hepsinden güçlü kuvvetlidir. İçlerinde olsa görürdüm. Belki de bakkala uğramıştır. Gazoz alacaktır yine. Annem ile babaannem de evde yok. Telaşla evden çıktılar ama nereye gittiler bilmiyorum. Beni de Hidayet teyzeye bıraktılar. Var bir şey ama anlayamıyorum.

Hava kararmak üzere. Bu saate kadar çoktan gelmeliydi. Belki de öteki yoldan geldi eve. Bir koşu gidip bakayım. Aha, evin ışıkları yanıyor. Belli ki annem de gelmiş eve. 

“Anne anne babam geldi mi?”  Ses yok. Ve annemin gözlerinden yaşlar dökülüyor. Abim sinirlenmiş olacak ki bir tokat geliyor ilk önce, “Neredesin sen”

Ablam gizlice yan odaya çekiyor beni. “Babam hastalanmış. Sabah hastaneye kaldırmışlar. Annemlerde oradan geliyor. Herhalde delirmiş. Şimdi hastanede”

Yaşım henüz altı. Ben bu yükü taşıyamam abla. Neden söyledin ki bana. Benim babam herkesten akıllıdır. Hem babam beni sizden çok sever, kıskanıyorsun da söylüyorsun değil mi?

Bir çocuk için kıyametin koptuğu günün ardından 1 hafta geçti. Her gün babamı ziyaret etmeye giden annem, ağlamalarıma dayanamayarak beni de götürmeye karar verdi. Bir yokuş ki çık çık bitmiyor. Sonunda hastane kapısı gözüktü. Ve ben babamı görmek arzusuyla hastaneden içeri koşarak giriyorum. Görevli annemle beni hastane binasının en alt katına götürüyor. Demir parmaklı bir koğuşa varıyoruz ve görevli sertçe babama sesleniyor.

O da ne bir adam geliyor. Üstü başı yırtık içerisinde. Birlikte kaldığı hastalar saldırmış. Gözleri mor, saç sakal birbirine karışmış, dudağının kenarı kanlı. Baba diyorum ama babam beni tanımıyor. Yalvarır şeklinde gözlerini diktiği anneme “Ben deli değilim kurtarın beni” diyor. Babam muhtaç, annem çaresiz, doktora yalvarıyor, “Ne olur çıkarın”

Bir daha babam bana gazoz alamadı. Ve benim yüreğim bunu kaldıramadı.

Ve sen eli öpülesi engelli baba Aydın Uygun. İnanıyorum ki, seni de çocukların böyle bekliyordu. Belki sende gazoz getirecektin onlara. Ama kader buna izin vermedi. Kimse onları görmedi. Allah ise kulunu, kula muhtaç etmedi.

Biz onlara bakamadık. Hakkını helal eyle. Allah şahidim olsun ki, onlar şimdi cennette. Ve Yasin Suresi"ndeki kavmi tarafından öldürülen kişi gibi “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" diyorlar. Çünkü Allah, kimsesizlerin kimsesidir. 

Son söz olarak, Zalim, gereken işi yapmayandır. Mazlum ise hakkın yanında olduğu kişidir. Sen ve ailen mazlumsun. Bizler ise zalim. Sizi göremedik. Yardım eli uzatamadık. Devletimizi uyaramadık.

Zulme uğramaktan ve zulmetmekten alemlerin rabbi olan Allah"a sığınırım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR