AHLAK VE ASALET PARAYLA PULLA KAZANILMAZ

Bugün iki konuda düşüncelerimi siz değerli okurlarımla paylaşacağım, konularımızdan ilki dün aldığım enteresan bir telefon oldu, arayan bayan arabuluculuk bürosundan aradığını, Ali Kayıkçı'nın bizden  alacağı olduğunu, bu konuyla ilgili bürosuna gitmemiz gerektiğini söyleyince afalladım. Muhatabıma hanımefendiye benim Ali Kayıkçıya borcum yok deyip kapattım. Daha sonra Ali Kayıkçı denen zatı aradım adam telefonlarıma çıkamadı. Toplum ahlaken öyle bir noktaya gelmiş ki aklım şaştı, bu Ali Kayıkçı denen adam biz gazeteyi ilk açtığımızda bize gelip yazı yazmak istediğini söyleyince kendisini tanımadığımdan biraz araştırdım kendisinin Hilmi Işık Cemaatinden olduğunu yazılarını kimsenin okumadığını öğrenince kabul etmemiştim. Daha sonra çok sevdiğim Taner Hazinedar ağabey rica edince yazsın demiştim. Aradan bir zaman geçti adam bizi bırakıp gitti, daha sonra ötede beride yazdı, çizdi birkaç yıl önce beni arayıp basın kartı olduğunu ama sigortalı olması durumunda basın kartını alabileceğini ve bizde yazı yazmak istediğini söyleyince adamın yaşına hürmeten olur dedim ve adamı sigortalı da yaptık. Yasal olarak yapılması gereken neyse hepsini de yaptık. Birkaç ay önce Adam bize hiç bir şey demeden bırakıp gittiği yetmiyormuş gibi bide gidip arabuluculuk şirketine alacağım var demesi onun ne kadar ahlaklı, ne kadar erdemli ve ne kadar dürüst bir insan olduğunu ortaya koymuş durumda. Demek ki ahlak çok farklı bir şeymiş helal, haram mefhumunu bilmek de öyle. Bu zatın en önemli özelliklerinden birisi de kimsenin okumadığı kitapları gider Belediyelere bastırır, ötede beride dağıtır, belediyelerden para talep eder, adamın işi bu. Biz de adamın duruşuna, yaşına hürmet edip ağabey diyordum meğer adam bizim düşündüğümüzden çok farklı bir insanmış, bunu yazma sebebim, şimdi yazdığı yerdeki arkadaşı uğradım, bilmeden birisi gazetesinde veya internet sitesinde yazdırırsa haberi olsun diye bu ayrıntıyı verme gereği duydum.     Gelelim ikinci konumuza, asalet çok farklı bir şeydir, para kazanmak, mal mülk sahibi olmak kolaydır ama asil olmak çok zor bir şeydir, öyle asil fakirler gördüm ki inanın haya ettim. Daha önceki yazılarımda üzerine basarak söylediğim birşey var, zenginlikle kültür paralel olmazsa sorun olur dediğimi beni okuyanlar bilir. Osmanlı döneminde padişahlar çocuklarını eğitmeden önce onlara davranış biçimlerinin nasıl olması gerektiğini anlatan lalalar tutarlardı, o lalalar ilk önce çocuklara adab erkanı, usul, öğretirlerdi ardından da eğitimleriyle ilgilenirlerdi. Günümüzde ise Ülkenin zengin iş adamları çocukları yurt dışına eğitime yollarlar, orada sadece eğitim değil, görgü kuralları, yabancı dil ve davranış biçimlerini öğrenirler, Daha sonra da Türkiye ye dönüp ailelerinin işlerinin başına dönerler. Bunu yapmayıp sadece para kazanıp, iş hayatında yükselenler ise sonradan görmeler gibi sürekli kendilerini rezil ederler. İşte buna en bariz örnek geçtiğimiz hafta sonu şehrimizde yaşanan bir Düğün oldu, adamlar parayla her şeyi satın alırız mantığıyla hareket ettiklerinden gecenin yarısında şehirde hasta, çoluk, çocuk var demeden havai fişeği patlatıp insanları rahatsız etmekten hicap duyacaklarına onur duydular. Şehrin ileri gelenleri de bu olup bitene sesini çıkaramayıp izlemekle yetindiler.

   Bu insanlar şehir dışından sanatçı getirip şarkı söyletmeyi asalet sanan, havai fişek patlatmayı adamlık zanneden, şehrin ileri gelenlerinin yanında, yasak olmasına rağmen gecenin bir ortasında şehirdeki insanlara rahatsızlık vermeyi büyüklük zannedecek kadar zavallı insanlar bunlar. Piri fani elini toplumun önündeki insanlara öptürmekten zevk alır, evlatların bir kısmı Rusya’dan aile kurar, bir kısmı hafta sonları oteller kapatır, öbür kısmı da Dubailere gidip oralarda eğlence yapar buna da zenginliğin alameti farikaları derseler biz buna güler geçeriz. Ailenin içinde okumuş, hoca olmuşları da bu işe sesini çıkarmadan ha bire millete Fıkıh, Kelam ve tefsir dersleri verir, bu derslere katılanlar da bu yaşananları sorma gereği duyamaz. Ailenin ilk kuşağının bayanlarının giyinişiyle son kuşağın giyinişine bakınca her şey açık ve net ortaya çıkmakta. Kimse yalandan hocalık taslamasın, ya olduğu yerdeki yanlışlara tepki gösterip orayı terk etsin ya da millete İslam’ı öğretmekten vaz geçsin, bu işler öyle konuşmayla olmuyor, İslam Yaşam biçimidir, hayat tarzıdır, Edebiyat dersi değildir.

Sizlere iki örnek vererek Asaletin ve Ahlaklı olmanın parayla, pulla olmayacağını anlatmaya çalıştım, bunları birileri söylemek zorunda aksi halde o düğünler asrın düğünü olurlar, o rakkaseler asrın sanatçıları olurlar, o çıplak giyimler İslam’ın gereğiymiş gibi topluma sunulurlar. Pirifani masa toplantısı yapıp hocaya “ Hoca tam İslam’a uygun bir düğün yaptık değil mi” deyip Hoca da “ Evet ağabey” derse şaşmayın. İşte bu doğruları söylediğimiz için bizi sevmezler ama bizim derdimiz kulların değil Rabbimizin sevgisine nail olmaktır. Allah inandığı gibi yaşayanı asil, ahlaklı kullarından eylesin diyerek sözlerime son veriyorum, kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR