ADAM KENDİSİNİ ELE VERMİŞ ZATEN!..

Bugün yazı yazmayı düşünmüyordum ama gazetelere göz atınca, bazı konularda toplumu doğru aydınlatma gereğine inandım ve bilgisayarımın başına geçerek bu yazıyı kaleme aldım. Neydi seni yazı yazmaya mecbur kılan şey derseniz, bir meslektaşımız dünkü köşesinde felaket tellallarından dem vurarak, bir iş adamının kendisini aradığını ve dedikodular yüzünden batmak üzere olduğunu beyan etmiş. Gerekçesi ne derseniz, bir Banka Müdürü, İşadamını arayıp 'Ağabey batıyor musun?' diye sormuş ve İşadamının çekini KIRMAMIŞ. Bakınız kırmamış ifadesini büyük harflerle yazdım, neden, çünkü bir çok okurumuz çek krmanın ne demek olduğunu bilmez! Çek nasıl kırılır ve kimler çek kırar konusuna açıklık getirdikten sonra konumuza girelim... Sattığınız malın karşılığında aldığınız uzun vadeli çeki, paraya çevirmek için Bankaya gidip Faiz vererek kırdırırsınız ve on liralık çekin karşılığı, yedi sekiz lira olarak size ödenir. Peki bunu kim yapar? Öz sermayesi olmayan veya öz sermayesinden daha büyük işlere giren insanlar bunu yaparlar. Bankalar da bu tür insanları çok hassas bir biçimde araştırıp çekin ödenip ödenmeyeceğine göre çeki bozarlar(kırarlar) veya reddederler. Demek ki bizim meslektaşı arayan arkadaşın işleri bozulmuş ki Banka Müdürü konuya vakıf olup çekini kırmamış ve açıkça da neden kırmadığını ifade etmiş. Burada kızılacak ne var derseniz, bana göre hiç bir şey yok. Banka Müdürü işini yapmış, çek bozdurmak sureti ile iş yapmaya çalışan İşadamının çekini bozmamış. Her fırsatta öz sermayelerinin yüzde otuzundan fazlasını, kredi kullanan iş adamları batmaya mahkumdur demiyor muyum? Bu işadamı kendi ifadeleri ile kendisini ele vermiş zaten.

Otuz yılı aşkın süredir iş hayatındayım. Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki bugüne kadar işimle ilgili tek bir kuruş kredi kullanmadım. Sadece merhum Kayıkçıbaşı'nın ısrarı sonucu ortak olmak zorunda kaldığım ama daha sonra ayrıldığım arsanın alımında kredi kullanmıştım. Onun dışında kredi kullanmadım. Kredi kullanmadım da param çok mu derseniz, elbette değil. Kıt kanaat dönüşüyoruz ama ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz, altından kalkamayacağımız işleri yapmıyoruz. Biz de iki tane kümes yaptık. İlk kümesi yapmaya başladığımda Bankacılar kapımda yığıldı. Kredi verelim dediler, hayır olmaz dedim. Neden öyle söyledim, çünkü önümü göremediğim bir sektöre giriyordum, neticede canlı ile uğraşıyorsunuz ölümü var, hastalığı var, şirketin sıkıntıları var, sizin anlayacağınız olmayan alacağa güvenip de borca girilmez.
Geçtiğimiz hafta Garanti Bankası'nın bir şubesinin Müdiresi ile Yardımcısı ziyaretime geldiler, ısrarla kredi kullanmamı istediler. O arada telefonuma bir mesaj geldi. Mesajda 'Falanca şirket iflas etti' deniliyor. Mesajı okur okumaz, Banka Müdiresinin önüne koydum ve dedim ki "Bak Müdire Hanım, bana kredi kullan diyorsun ama kredi kullanan şirketlerin durumu işte bu. Ben de işlerimi büyütmek isterim. Daha fazla insana istihdam sağlamak isterim ama hangi işletme yıllık ortalama 'yüzde yirmi' kredi faizini ödedikten, personel giderleri vs. harcamalarını da yaptıktan sonra kâr edebilir. Bu dünyanın hiç bir yerinde yok" deyip Müdire Hanımı yolcu ettim. Bu detayı neden anlatttığıma gelince, bu şehir öyle bir hale gelmiş ki anlatamam. İşadamından Gazetecisine, Siyasetçisinden Bürokratına kadar herkes sanal alemde yaşıyor, gerçeklerle asla yüzleşmek istemiyorlar. Gerçekleri söyleyenler de dedikoducu ilân ediliyorlar.
Kardeşim adam gibi çıkıp desenize ki, "Bizim öz sermayemiz bu kadar, kullandığımız kredi şu kadar, bu şartlarda bize top vursa yıkılmayız" desenize! Yok efendim dedikodu yapılıyormuş da, ondan iflas ediyorlarmış da!..Yesinler sizin yaşamlarınızı! Sıra geldimi hava atmaya; şu grup şirketleri, bu grup çalışanları diye hava atıyorlar ama sıra gerçekleri konuşmaya geldiğinde herkes felâket tellalı oluyor. Ben asla Bankalara ve Bankacılara kızmıyorum.
Bankacılardan üç kuruş kredi alacam diye onların kı.larında dolaşanlara kızıyorum. Haa iflas konusuna gelince! Allah kimseyi gördüğünden geriye koymasın. Düşmanım dahi iflas etse üzülürüm ama herkes işini adam gibi yapacak, sırf millete hava atacam diye lüks arabalar, lüks evler, ofisler, yüklü ağırlama harcamaları, yemekler, içmekler, manitalar, dostlar ondan sonra da felâket tellallarından bahsetmek, abesle iştigaldir. KÖYTÜR konkordato ilan edince üzüldüm. Neden üzüldün derseniz, o insanların ne lüks harcamaları vardı ne de aldıkları kredileri ötede beride çarçur ettiler. Sadece ve sadece işletmeyi döndürebilmek için kredi kullandılar. Artan kredi maliyetleri(döviz cinsinden olduğundan) Tavuktaki aşırı rekabet şartları nedeniyle, üç yılı aşkın süredir ayakta kalma mücadelesi veren bu insanlara elbette üzülürüm. Ama bizim meslektaşın olduğu grubun yaptıkları çok farklı, zamanı gelince onları da paylaşacağım. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR